2 Kasım 2012

Kabile


Tüm bilgiyle ilk karşılaştığında, hiç olmazsa özünü kavradığında çok ilginç tepkiler verebilirsin. Karnından kelebekler çıkabilir. Sürekli ama sürekli koşmak isteyebilirsin. Ya da bilinçaltına ittiğin ne varsa konuşmaya hepsini peş peşe anlatmaya başlayabilirsin. Bunlar gibi ilginç tepkiler olabilir. Komik ve bir o kadar derslerle dolu ilginç bir tepkiyi daha anlatayım. Çevrimi tam olarak kavradığında tabi öz olarak diyelim, bir arkadaşım '' hadi ya...biliyordum, biliyordum ben bunu...hayatın böyle bir şey olmadığını anlamıştım....ama neydi onu anlayamamıştım, demek buymuş...hadi yaa, ben bunu daha önce niye göremedim...''.İşte böyle şeyler olabilir, şaşırma bunlara, ya da şaşır sen bilirsin. Ama böyle şeylerin olduğu bir dünyada yaşadığını da unutma.

Büyük akışı fark ettiğin doğumun o ilk zamanlarında kendinde bir büyüklük hissedeceksin. Ama merak etme bu hemen geçecek. Çevrimin kendisini bilmek buna pek izin vermiyor. Ama sen kendini büyük görmeyi uzatabilirsin işte bunu yapma. Bu sana acı verebilir. Işte ben belki bu yüzden senden önce farkettim ki bazı uyandırıcı yardımlarda bulunayım. Ilk zamanlar seni uyandırdığıma çok kızabilirsin. Uyanırken vereceğin tepkiler hoş olmayacak benim de canımı sıkacaksın, kendinin de. Ama bu yardımların sana iyi geldiğini anladıkça böyle birşey kalmayacak, yani uyandırdığım için rahatsız olmayacaksın. Hatta bir süre sonra doğumun uzun bir süreç
olduğunu anladıkça daha ben uyandırmadan sen zıplayacaksın. Aklına takılan konuları açıp konuşmak isteyeceksin. Hem de zaman-mekan sınırı tanımadan misal gecenin üçünde. Zamanı artık başkaları gibi yaşamadığın için saatin kaç olduğunun da bir önemi kalmayacak. Yani gecenin beşinde hadi film çekelim de diyebilirsin, şubat ayında Çanakkale boğazına da dalabilirsin Yıllarca bağımlı olduğunu sandığın birşeyi aramaz olursun ya da çevrendeki insanların tam içini gördüğün için onlarla muhabbeti kesebilirsin.  

Tüm akışı gördüğünde içindeki eski topluma ait karakterin bundan hoşlanmayacak. Bu yeni bilgi onu köşe bucak kovalayacak. Eski karakter(ler)inin gideceği yer tüm eski toplum biçimlerinin yani çöplerin bulunduğu yer olacak; bilinçaltın. İşte bu kaybolan, ölen yanın yavaş yavaş yok olacak, ama kolay olmayacak. Bilinçaltında ne kadar yaşanmamış toplum biçimi kalıntısı varsa onları da tetikleyip saldıracak. Bilincine acımasız tuzaklar kurup bu yeni bilginin yanlışlığını gösterecek sana güya. Ama bu hesap tutmuyor, kurduğu tuzaklar kendini ele veren tezgahlar olarak kalacak. En fazla açlıklarını hatırlatıp onların peşinde paramparça bir hayata sürükler. Bu uğraşında zaman zaman başarılı bile olur. Ama artık yeni bilinç gerçek yaşamda işleri devraldıkça bilinçaltıyla bütünleşen bu eski karakter sana zarar veremez hale gelir. Giderek küçülür ve etkisizleşir, ama asla sonuna kadar yok olmaz. Oradadır ve her an biryerlerden mızrak gibi çıkıp henüz güçlenmemiş bu yeni bilincinin zarını cart diye yırtabilir. Bunlar olacak. 

Bilinçaltın hep ''kaç kurtul'' diyecek. Bunu özellikle çok zorlandığın zamanlarda fazlasıyla duyabilirsin. Sen açlıklarının peşinde kendini paralarken bunun saçma olduğunu anlatan arkadaşların çok canını sıkacak. Hatta onların hiç birini görmek bile istemeyeceksin. Aynı zamanlardan geçmiş biri olarak şunu söylemek zorundayım, neden zorundayım benim de tarihsel görevim bu, şimdilik böyle söyleyip geçiyorum, işte bu zamanlarda düşündüğün herşeyi bir kenara bırakıp, sabır diye bir kelime neden var onu düşünmelisin, yani sabırlı olmalısın. Sabırlı olamayacağın zamanlar olacak, işte o zamanlarda sabırlı olmalısın. Az önce yukarıdaki sahneyle sıkça karşılaşabilirsin ve emin ol her iki rolü de oynama fırsatın olacak. Hem de bol bol. Ve can sıkan arkadaş olduğun zamanlarda karşındaki arkadaşına toleransın on katına çıkacak neredeyse. Bu kadar hoşgörülü olabildiğine şaşıracaksın, şaşırma. Doğumun olağan hallerinden biri de bu, sabrın arttıkça artacak. Daha neler var insanda. Yeter ki seni öldüren ve yaşatanları görmeye odaklan. Ama odaklanayım derken etrafta neler olup bittiğini de kaçırma. Odaklanmadan odaklanmak gibi bişey. 

''İşte oldum'' dediğin kim bilir kaç noktan olacak, giderek bu noktaların sayısı artacak, sayısını unutacaksın, sonra o noktaların bir çizgiye dönüştüğüne şahit olacaksın. Bu çizgi, bir tür yol haline gelecek gözlerinin önünde uzayıp giden... Gördüğün her şey duyduğun her şey artık sana başka şeyler anlatacak. Herkesin gördüğünü sen en derinden görebileceksin. Bunu, ancak gördüğün yolun gerçekliğinden emin oldukça yapabileceksin, yani yolda olursan görebileceksin, çizgiden ya da yoldan çıktığında gecici körlükler yaşayacaksın. Bu da sana ders olacak, dersini alacaksın. Almadığında bir dahaki sefere iki katıyla alacaksın ve bunun böyle olacağını bile bile aynı hareketlerini tekrarlayacaksın. Hani eskilerin akıllanmak dedikleri. Işte sen akıllanacaksın, başka çaren, başka gidecek bir yerin olmayacak. Gidecek yerin kalmayınca, önündeki yolun parlaklığı gözünü alacak belki. Işte o an yola bakıp bir an tereddüt edeceksin, sonra sürekli o yolda olmak isteyeceksin. Yolun sürekliliğini anlayacaksın. Göreceksin, yol hep devam eder. Burada asıl konumuz sen yolda mısın. Senin yolunu ancak sen görebilirsin. Ve herkes kendine göre görür o yolu. Bir diğerimizin gördüğü kendine ait yolu biz göremeyiz. Sadece biliriz anlarız ki o kendi yolunun üzerinde. Yol herkese göre değişebilir. Herkesin kendi özel yapısına göre değişir yolu.

Insan sınırlılıkları ile insan, anlayacaksın. Sen herşey değilsin, ben de öyle. O yüzden tüm değiliz, parçacıklarız sadece. Ve bu tümlük içinde parçacıklar birbirlerinin komşuları olabiliyor sadece. Tümlüğü, tekliği hep beraber oluşturuyoruz. Sufilerin tevhid dediği hani. O yüzden sen benim bir parçamsın diyebiliyorum sana. Kendime davrandığım gibi davranıyorum sana.

İnsanlaşıyoruz hala, ve eksiğiz. Zaten tam da bu yüzden insanız ya işte. Yani hala insanlaşıyorsun. Ve sana asıl acı veren şeyin insanlaşamamak olduğunu anlayacaksın. Işte yolda olmanın anlamı bu olmalı diyeceksin.

Ilklerden isen eğer işin daha da zor. Ömrün boyunca nefret ettiğin şeyleri bile yapmak zorunda kalacaksın. Ve emin ol yapacaksın. Tabi yapmamak için binbir sudan getirdiğin bahaneler bitince. Birisi birgün sana şöyle diyecek, ''sen sanki biraz öğretmen gibi mi oldun ne''. Ya da kimse seni liderleştirmesin diye bazen tavukları insanlardan çok sevdiğini söyleyeceksin. işte o an hep nefret ettiğin bir pozisyona düştüğünü anlayacaksın. Üzülme sakın. Misal, öğretmen olmak isteseydin tabi ki olurdun, sadece ilk öncülerden olduğun için o kadar çok işin var ki. Burada iş lafın gelişidir, onun bir iş olmadığını da anlayacaksın. İş dediğin sınıflı toplum hayatının özeti. Oysa iş/work artık sende yok, sende yaşamak var sade. iştir, tatildir, ıvır zıvırdır diye hayatını bölmeyeceksin artık. Sade yaşamak var. Bu da uzun mevzu bunu da sonraya kaldıralım şimdilik. Yani başın kalabalık o yüzden bu türden kabahatleri görüp kendi payına ders aldınsa sorun yok. Aslına bakarsan sorun diye konuşulan bir çok şeyin çok basit çözümlerinin olduğunu anlayacaksın. Bu da çok uzun hikaye bunu da daha sonra uzun uzun konuşmalı. Tam burada bir mesaj veriyorum sana bunları daha sonra hatırlamamız lazım geniş geniş açıp konuşmak için. Eminim ki ben unutsam bile sen hatırlatacaksın.

Sınıflı toplumun savaşla, sömürüyle, tecavuzle, hırsızlıkla ve yalanlarla dolu bozuk sicilini gördükçe sendeki yaşayan taraf sınıflı toplumdan uzaklaşacak. Kendinde ve etrafındaki insanlarda yaşayan yanları arayıp bulacaksın, yaşayan yanlarıyla ilintili olacaksın hep. Ama en yakınında üç beş kişi olacak, ancak o kadar insanla gerçekten ilgilenebilirsin. Yaşayan tarafların gün yüzüne çıktıkça eski toplumun yüzleri anlamını kaybedecek. Eski toplumdan birileriyle konuşamadığını farkedeceksin, bu sende yalnızlık mı yaşıyorum acaba sorularına dönüşecek. Kendin gibi arkadaşlar bulunca her an onlarla olmak isteyeceksin, özleyeceksiniz birbirinizi. 

Başkalarının sözü, muhabbeti sizi açmaz olur, bu arkadaşlarınla herşeyinizi paylaşırsınız. Emin ol paylaşacaksın. Hem de eşin ya da sevgilin dışındaki herşeyini. Önceleri bundan keyf alacaksın ama geçecek. Sen dünyaya gelirken çıplaktın ve çıplak gideceksin. Dünyanın tüm mülkünü de verseler sana, bir anlamı olmayacak bunun. Paylaşmamak için yaptığın hesapları göreceksin bir ara. Hesapları bıraktığında rahatlayacaksın bu büyük keyf diyeceksin önce. Sonra bu keyf kaybolacak normalini bulacak, olması gereken buymuş meğer dedikten sonra bu konu açılmayacak. Sahi bir iki eski toplum şuursuzluğu olacak elbette, kadı kızı kusuru gibi. Kendine de hoşgörülü olacaksın işte orada, ne de olsa binyıllardır hesap kitap peşindesin. Bunu fazla sorun edip nefsine zulmetme sakın. Hiçbir zulüm nefsi yok etmiyor. Ama nefsini eğitebilirsin hatta rezaleti işaret eden bir hizmetçiye dönüştürebilirsin onu. Herşey olması gerektiği gibi aslında. 

Günlük hayatta ya da genel olarak hayatta daha önce hiç aklına bile gelmeyen birçok keşfin olacak. Küçüklü büyüklü birçok keşif. Bunları birilerine anlatmak önceleri tat verebilir ama sonra bu tat karşı tarafça anlaşılmayan bir muhabbete dönüşür, emin ol. Tabi deneyebilirsin. Deneyebilirsin de biliyorsun bilinç iki şekilde kazanılır ya denersin ya da son bilgiyle bakarsın her şeye. Her ikisini de yapacaksın ama giderek son bilgi ağırlık kazanacak.

Plan yapmadan her şeyin planlanmış gibi akışını göreceksin, öyle ya bilinmesi gereken tek ve en büyük planı biliyorsundur. Kendine göre devinmeye başladıkça, yapacak uğraşların çıkar ortaya ve onlarla ilgilenirsin. İşte onlarla ilgilenirken ya da terminolojiye göre konuşursak kendi çevriminde ilerlerken aklındakilerle elindeki olanaklar arasında büyük uçurum olduğuğu göreceksin. Hayattaki işlerini kolaycacık yoluna sokmanın yollarını çok rahat göreceksin, bunu görüp anlayıp yaptıkça kendi yoluna inanacaksın. Bu inanca ancak sen ulaşabilirsin. Peygamber, lider, ideoloji, öğretmen ya da başka biri bu inancı sana veremeyecek. Çünkü artık onlar da yol kalmadı, olsaydı zaten bu yazıyı şu an okuyor olmazdın. Sende diğerleri gibi birinden birini tuttururdun, ille de benim fikkim ya da inancım doğru diye pazarlamaya kalkardın. Gördüğün gibi bu olamıyor artık. 

Insanların kendilerine bile itiraf etmekten çekindikleri gerçeklerini anlatacaksın onlara. Kendi açlıklarının, zaaflarının, komplekslerinin, kaprislerinin o kadar farkında olacaksın ki, karşındaki insanda kendi nefsini göreceksin. Sanki kendi nefsin karşına insan olarak geçmiş ve hadi çöplükte eşelenelim diye kafanın etini yiyor. Bir aslan terbiyecisi gibi yaklaşmalısın nefsine. O kadarki kendi nefsinle oyun oynayabileceksin. Ancak oyunu bazen o kazanacak. Gitgide daha seyrek gitgide daha zayıf bir şekilde bir kazanç olacak onunki. 

Mekanın bir önemi kalmayacak, hiçbir mekan insan arayışının önüne geçemeyecek. Ister rahat bir evde ister bir dağbaşında ama kendi türünden insanlarla olmak isteyeceksin. Onlarla hangi mekanda olursa olsun birlikte olabilirsin. Ama en güzel mekanlarda bile kendi toplumundan birileri yoksa sıkıntıdan patlayacaksın. Kendi toplumunu arayıp bulacaksın, oluşturacaksın, onlarla yaşayacaksın. Kimsenin daha önce denemediği, bilmediği, gitmediği yerlere gideceksin. Yer dediğim soyut da olabilir, somut bir yer de olabilir. Komün olamadan kişi olamayacağını göreceksin, her ikisi birden olacaksın. Yeni topluma doğmak tek başına olmuyor çünkü. Kendine ait bir toplum da kurmalısın. Ve daha neler, neler, yeri geldikçe konuşuruz bazen...

Kendi keşiflerin olacak, keşiflerinin doğruluğunu test etmek isteyeceksin, öyle ya bunları ben bir yerlerimden mi uydurdum, yoksa doğru mu. Işte bunu her test edişinde keşfinin doğru olduğunu göreceksin, yavaş yavaş test etmekten de vazgeçeceksin. Örneğin birşeyi hatırlamak istediğinde -kendi hayatından ya da hayatın hayatından birşey olabilir bu- beyninin şöyle çalıştığını keşfedeceksin. Hatırlamak istediğin şeyi depo gibi bir yerden bulup çıkarmıyorsun, yani beyinde anıların biriktiği bir merkezden çıkarıp bakmıyorsun. Olay bu kadar basit değil ve böyle işlemiyor. Hatırlamayı yaratan güncel hayatın kendisi, yani geçmişten hatırladığın bir şey tesadüfen hatırladığın birşey değil. Güncel hayatınla birebir ilgisi var. Neden ''başka bir anı'' değilde hatırladığın anıyı görüyorsun. Çünkü güncel hayatla bağlantılı olarak hatırlıyorsun. Bunu anlayınca güncel hayatın hangi anıyı nasıl çağırdığını merak ediyorsun. Onu da buluyorsun. Güncel hayat ve hatırlanan anı arasında bir bağlantı yokmuş gibi görünebilir. Örneğin başka başka konulardır bunlar, ilgisiz gibi görünüyorlardır, ama ilgisiz de olsa her ikisini birbirine bağlayan bir ya da daha çok ilinti olduğunu da hemen çözebiliyorsun. Işte o nokta beynin patinaj yaptığı nokta. Beyin nerede takılıyorsa ya da takılmayabilir de ama hep oraya arada bir uğrar, oralarda fazla dolaşır yani patinaj yapar bir nevi. Işte beynin patinaj yaptığı nokta her neresi ise geçmişde ona göre birşeyler getiriyor bize. O zaman güncel hayatta beynin patinaj yaptığı alan, sorun, konu her ne ise ona dair anıların geleceğini bildiğin için daha bunu en başından bilerek sen tesbit edip ona uygun olarak hafızadan bir görüntü çağırabilirsin. Ve evet çağırabilirsin, üstelik hem kendi hayatından hem de ''hayatın hayatından''. Yani tüm çevrime ait hafızandan istediğin bir parçayı alıp getirebilirsin gözünün önüne. Burada anlaşılmaz gelen şu olabilir. Tamam kendi hayatından diyelim yirmibir yaşındasın, bu zaman diliminden bir anı çağırabilirsin bu normal, ama tüm doğal ve toplumsal çevrimin her hangi bir yerinden bir anı çağırmak, işte bu o kadar da anlaşılır gibi değil. Evet ilk bakışta anlaşılmaz gibi görünüyor ama genetik hafıza üzerinde çalışan bilim insanları da bunun mümkün olduğunu söylüyorlar artık. Yani aslında insan beyninin sürekli yaptığ şeyi bilim insanları anca keşfedebilmişler. Onlar, çevrim bilgisine sahip olmadıkları için olayı çok özel sanıyorlar ve ispatlayabildikleri kadarıyla konuşuyorlar. Beyindeki hafıza ve hatırlama ile ilgili uzman hücre toplulukları sadece o anıyı alıp getirmiyor, güncel olaylarla ilgili olarak o anı hatırlanıyor yeniden, bu kadar. Bunu birtakım karmaşık cihazlarla ölçüp biçerek tesbit etmiş durumdalar, bu da güzel. Olaya çevrim bilimi ile bakabilseler bu keşfin önünü arkasını da kolaycacık çözebilecekler. Ana kanunlara hakim olabilseler, her bilim adamı kendi keşfinin çevrimin ana kanunlarıyla tam bir uyum içinde olduğunu da görebilir. Çevrimin şurasını ya da burasını keşfettiklerini farkedebilirler. Doğal ve toplumsal çevrim bir bütün olduğuna göre yani tekliği ve birliği ifade ettiğine göre (tevhit, doğal ve toplumsal çevrimin birliği) kendi keşiflerinin çevrimin neresini aydınlattığını da farkedebilirlerdi. Oysa şimdi bu iş de bize düşüyor. Herhangi bir bilim alanındaki yeni bir keşfin çevrimin neresini aydınlattığını da biz kayıt altına almalıyız. Bu bilgi çevrimin şurasını aydınlatıyor aslında diyebiliyoruz rahatça. Ta ki doğa bilimleri de sosyal bilimlerin içine girip onu kavrayıp kendi alanlarına döndüklerinde bu bilgiyle kedi alanlarına bakabilecekleri zamana kadar. Bunu yapabilirler mi evet yapabilirler, onlar yani doğa bilimlerinde çalışan uzmanlar bir keşifte bulundukları zaman ''işte çevrimin şu noktasını şöyle şöyle bilimsel olarak ispatlamışlar'' diyecksin. Bir süre sonra bu cümle eskiyecek sende. Artık kullanmaktan vazgeçeceksin bu cümleyi. Çok olağan işler olduğunu anlayıp huzurla dolacaksın. Bunun gibi şeyler yaşayacaksın dostum. Ben bunları uzun yoldan başımı gözümü kırarak anladım, ve anlatıyorum ki sen başını gözünü kırma. Herkesin yolunu şaşırdığı bu kıyamet ortamında sakin, rahat, huzurla yürüyüşüne devam et, yani kıyamette bile yolunu bul, şaşırma. Işte benim anlamım da bu dostum. Bunları sana bir şekilde anlatmak. Eğer bunları anlatırsam yeni bir tür olmak için yaşadığın çevrim benimkisinden daha kısa olur, daha keyfli olur üstelik. Sahi bak işte tam keyf demişken senin de bildiğin birşeyden bahsedeyim, sen de başkalarının yanında bulunmaktan keyf alamıyorsun değil mi. Öyle oluyor, bir süre sonra senin şu bildiklerini bilen anlayan birkaç arkadaşın daha olacak ister istemez, işte o zaman onlarla birlikte olmaktan büyük keyf alacaksın.

Aramızda fark olmadığını anladıkça, ilişkimiz rahatlayacak, perdeler birer birer kalkacak, birgün başbaşa kalacağız. Evrende birbirine komşu zihinler olduğumuzu ve bunun asıl normalimiz olduğunu göreceksin. Bunlar aramızdaki ilişkideki normal şeyler. Ama seninle aramızdaki ilişkiyi bu ya da buna benzer şeyler belirlemeyecek. Uyum belirleyecek. Yani bilgiyi bilmek değil de ona uyum yapabildiğimizi hissettiğimizde aramızdaki ilişki sağlıklı, dengeli, doptolu ve keyfli bir hale gelecek. Ya komşu, güzel komşuluğun kurallarını çözeceğiz birlikte. Bunun keyfini sür bence, bulunmaz bir şeydir. Zaten hayat da budur bana sorarsan...

Bunlar doğumun halleri. İçindeki eski toplum yavaş yavaş çökerken herşeyin değişir karakterin değişir, yeni bir insan türü olursun. Bu yeni karakterin herşeye bakışı değişir. Belki de daha önce hiçbir insanoğlunun hani aklından geçse bile kolay kolay denemeyi göze alamadığı işleri sıradan yaşantılara dönüştürme sanatı diye bir sanatı icra ettiğine şahit olacaksın. 


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....

Sana diyorum, sen konuşurken söylediklerinden ziyade onların arkasındaki gerçek görünüyor. Sen bunu farketmezsin, yani bilinç dü...

Tüm Yazılar

Yazı Başlıkları
Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....
Sihirli Geçişlerin İzinde
FİLMİN ÖTESİ
The Grand Flowing
Sendikal Manifesto
Aile Biçimleri-Kadın-Tek Eşlilik-Aşk
TOPLUMSAL ÇEVRİMDE İKİ BÜYÜK TIKANIKLIK ve İKİ BÜYÜK DOĞUM
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-8.Bölüm İNSAN KUTSALLAŞTIRDIĞINA İNANIR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-7.Bölüm HAVVA'NIN ELMALARI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-6.Bölüm EFSANELER ve KUTSAL KİTAPLAR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-5.Bölüm KURAN ve MUHAMMED PEYGAMBERİN BİLİNCİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-4.Bölüm TOTEM NEBULASINDAN YILDIZLAŞAN TANRILAR ve PEYGAMBERLERİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-3.Bölüm BİLİM ve DİN YORUM ZENGİNLİĞİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-2.Bölüm KUTSALLIĞIN ÇEKİRDEKALTI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-1.Bölüm BAŞLANGIÇ
Gençarov'un Askerleri
Luwiler ve Erkenci Domestikler
Krizler ve Kerterizler...Hoşgeldiniz...
İnsanlaşma Devam Ediyor
Asıl Sorunumuz Her Alanda Çürüme
Bütüncül Manifesto
Kadın ya da Lilith'i Beklerken
İlahiyat Bilgisinin Kökeni Üzerine
Gençarov'un Askerleri
ZYKLEN UND MUSTER VON EİNEM INDİVİDUUM
Cinsel Yasaklar Çiğnenirken
Korku Anayasası
GEZİ AND THE REAL ELECTIONS…
Jiman
kaosun şartı üçtür...
SİYASETİNİZ
Medeniyet Çökerken Bilgi Yapıları
Ruhun Kökeni
Gözleyen ve Gözlenen
Çevrimler ve Birey Örüntüsü
Akışa Uyum_Doğumun üçüncü Aşaması
Moloch ve Ötesi...
Bize Siyasi Değil Hayati Program Lazım
Akışı Kavramak_Doğumun İkinci Aşaması
Akışı Görmek_Doğumun İlk Aşaması,
erkeksi ölüm...
Siyasal Fareler ve İnsanlar...
Şiddet Kullananı Vurur...
neden bazı şeyler yerine başka bazı şeyler olur
bilen ve...bilinen ve...birleşik alan ve...(video)
ustaların kişisel bütünlüğü
İnsanlaşma Tezleri
İş ve Çalışma
İnsanlaşma Çevrimine Giriş (video)
Çevrimler ve Birey
Büyük Akış (video)
düşünce...kralımız...
İnsanlaşma Çevrimi ve Yeni Aşklar...
tonal ve nagual
kelimeleri, mülkleri biriktirmek ve büyük akış...
İnsanlaşma Şöleni...
Gezi Ruhu Kişinin ve Toplumun Yeniden Doğumudur...
Yeni Nesil Tarih Sahnesine Çıkmıştır: "PUTLARA TAPMAYIN..."
İnsanlaşma Kuşağı
İnsanlaşma Yolu
Yaşam ''talep'' edilmez...
taksim,ağaçlar ve yarını bugünden kurmak
Parçalanma ve Toparlanma
tanrı parçacığı,hem hem,farkındalık ve kavramlar...
sinema anlatım dilidir...
THE MATTER IS NOT THE "WOMAN"
mesele olan kadın değil ki...
*ruhsal sorunların kökenine dair *doğa-insan,bilinçaltı-bilinç,nefis-ruh *çevrimlerin birbirini baskılaması ve kullanması
İbni Arabi,CERN,Şaman,An
bir'in yolculuğu...
7 kat bilinç-7 kat sema
yolculuk
ilk gün...
oldum sandığın şeyin esamesi
Türklerin İslamlaşması,Devletleşmesi ve Medeniyete Geçişleri
Hasan Sabbah
Lilith'den Havva'ya
Kabile