13 Aralık 2021

Sihirli Geçişlerin İzinde

 

Hemen her türden iyileşme sanıldığı gibi çok çaba istemez. İyileşme için gerçekten gerekli
olan şeyler o kadar azdır ki. Üstelik hemen hepsi de bizde zaten bulunan şeylerdir. Genellikle belli bir yapma etme eyleminden çok yapmama etmeme ile birlikte gerçekleşir iyileşme. Şunları bunları yaparsan iyileşeceksin telkinlerinin tersine bir durumdur bu. Hem yeryüzü için hem de bireyler için geçerlidir bu. Dünyanın altını üstünü ormanını, ağacını kemirmeyi bırakmak dünyayı iyileştirir, ne kadar basit değil mi? Peki insan türü bunu yapabilir mi? Hayır. Bunun gibi her tür aşırılığı, açlıkların peşinde koşup paramparça olmayı bırakmak da bireyi iyileştirir. Bırakabilir mi, hayır. Oysa bıraksa iyileşme yoluna girecek, girebilir mi, yine hayır. Tabi herkesin kendi yolculuğunda bulabileceği türden yanıtlar bunlar. Her birey kendi ritmiyle bulur sorularını da yanıtlarını da, söylediğimiz şey genel insanlık durumuna ilişkin elbette.

Görüldüğü gibi sadece bazı eylemleri yapmamakla iyileşebiliyoruz. Ancak bu söylendiği kadar kolay olmuyor. Komik ya da ironik gelebilir ama bir şeyi yapmamak o kadar da kolay değil. Keyf ya da konfor adı altında sunulan ve insanı yavaş yavaş bağımlı hale getirerek öldüren mal ve hizmetleri kullanmayı hemen bırakabilir misiniz? Aşırı yemeği, içmeyi, endüstriyel beslenmeyi bırakabilir misiniz hemen? İçkiyi, sigarayı, uyuşturucuları, ilaçları, uyarıcıları, sevmeden sevişmeyi yani seksi, televizyonu, manyakça alışverişi, korkularını hemen bırakabilir misin? Hayır. Bunları bırakmamanın sonu cehennem olsa da buna rağmen vazgeçmemek. Şair ne diyor, yok başka cehennem. İşte cehennem bu, başka bir cehennem aramayalım..

Hayatı cenennemleştiren bu açlıkların peşinde koşmak ve bunu bir hayat tarzı haline getirmek ortak bilincimizin bize oynadığı muazzam bir oyun. Kurallarını bildiğimiz bu sahte oyunu oynamak huzur verir. Bilindik oyunları oynamanın verdiği sahte bir güvenlik hissinden başka bir şey değil. Ki bu güvenlik hissi inanılan ortak yalanlarla ilgilidir. Ve bu ortak oyun yalanı çürümüş her yerinden dökülüyor. Üstelik bunu oyundaki herkes görüyor. Çürümeye yüz tutmuş bu oyunu onaylayan herkes birbirine hem bağımlı hem de kurban rolündedir. Anne, babadan bunalır, baba kızından, kızı abisinden, abisi sevgilisinden, sevgilisi patronundan, patronu işçisinden, işçisi arkadaşından arkadaşı şundan, şu bundan, bu ötesinden, öteki hepsinden, hepsi birbirinin kurbanı ve bağımlısı olarak yaşar. Oyun budur. Dikkatle baktığımızda oyundaki karakterlerin her biri bir toplumsallığı temsil ediyor. Ve bu toplumsallıkların sarılabileceği gidebileceği bir yer kalmadı yalan ve bağımlılıktan başka. Şair derya, yazık bu yerde ve bu zamanda geçit yok aşka, diye. İşte zamanımız tam da öyle bir zamandır. Aşka geçit vermeyen yalanlar ejderha sürüsü gibi çöker kişinin ruhuna ve tabi insanlığın. Öyleya alem insanda dürülü değil mi?

Çürüyen toplumun ortak yalanlarına uymakla ölüm aynı anlama geliyor. Ki bunu ilk fark eden her zaman yeni nesiller ve kadınlar olur. Şimdi de böyledir, sınıflı toplum çökerken özellikle kadın ve onun etrafında dönen hikayeler çok ilginçtir.

Biraz ileri giderek erkek türü hakkında biraz içeriden birşeyler anlatmak gibi bir niyetim de var açıkçası. Çünkü Gurdjief usta diyor ki, hapishaneden kaçmanın belli kuralları var ve o kurallara uymadan çıkamazsın kendi hapishanenden. Bu kuralların en önemlisi daha önce kendi hapishanesinden kurtulmuş olanlardan yardım almak. Bu yardım olmadan kaçış imkansızdır, der. Bence buna inanmalıyız, kendi deneyimlerim de bu kuralı doğruluyor. Bana göre kadın da bugün kendi hapishanesinden kurtulmaya çalışırken bu kuralı aklında tutmalı. Tabi yani kadın güzellemesi yapmak gibi bir niyetim yok bunu baştan söylemiş olayım, kadınlara ne yapıp yapamayacağını söylemek de değil niyetim. Ama her durumu ve bu durumu da konuşabiliriz sonuçta.

Yine Gurdjief ustanın benzetmesinden devamla şöyle bir soru sorulabilir; peki birisinin kendi hapishanesinden kurtulup kurtulmadığını nasıl anlarız? Herkes bir şeyler söylüyor ve kimin neye hizmet ettiğinin pek de belli olmadığı bir ortamda işte size ikinci soru, hangi bilgiye güvenmeli? Benim ölçüm, bunu söyleyenin hayatına bakmak. Söyledikleriyle hayatı uyumlu ise o bilgiye güvenilebilir, aksi halde güvenilmez.

Bu parçalanma ve toparlanma çağında kadın kendi hapishanesinden kurtulmaya çalışırken biz yani erkek türü acaba bu çabayla nasıl uyum içinde oluruz? Çünkü biliyoruz ki, kadın hayatın ve sevginin kapısı ve kapı kilitli. Ya da bozuk, ya da aşınmış, ya da tanınmaz halde. Neden böyle diye uzaklara bakınan kişinin adı erkek ve onun düzeni oluyor. İşte meseleyle sanki hiç ilgisi yokmuş ta tüm kabahat kadınınmış gibi konuyu duymamazlıktan gelen tür, işte o biziz. O halde biraz duyalım. Hani bilmiş bilmiş konuşurken bazen, canım şamanlarda işte hastalıkla yüzleştiriyorlar insanı, ona kötü ruh deyiveriyorlar. Sonra hastanın gözü olup davuluyla kovmuyor mu o kötü ruhu? Yüzyıllar sonra aynı bilgi psikanaliz olarak belirdiğinde aynı şeyi söyledi, ne demişti psikanaliz, bilinçaltına bastırılmış şeylerin bilince çıkarılması lazım. Şimdi aynı şeyi, erkekler kadınlar için yapabilir mi? Erkek ruhunun binyıllardır bilinçaltına bastırdığı kadın değil mi, yüzleşemediği bir konu değil mi? Yani şu anki genel erkek aklı, kadınla yüzleşebilir mi? Onu bastırdığımız derinliklerden çıkarıp göz hizamızda konuşabil, görebilir miyiz? Öyle ya görülmekten öteye ne isteyebilir ki bir kadın ya da bir insan? Aynı bizim gibi olabilir mi o da acaba. Sadece sevilmek ve güvenilmek isteğiyle dolu olabilir mi acaba, yoksa erkek aklının, ruhunun anlamadığı başkaca bir şeyler mi var?

En başından söylemeliyim ki bir erkek olarak yazıyorum bunları. Bunu akıldan çıkarmadan okunmalı yazdıklarım. O halde kemerleri bağlayalım ve şu erkeğin bilinciyle, onun altıyla, hatta sonrasında en altıyla yüzleşelim. Kemerleri düşme korkusu yüzünden bağlamıyoruz, erkek aklı yüzleşmeden kaçmasın diye bağlıyoruz.

Kadın yaşamla ve sevgiyle o kadar uyum içerisindedir ki, ona hizmet eden, yaşama da hizmet etmiş olur. Erkek bunu yapabilir mi, hayır. Çünkü tarih boyunca erkek iktidarını oluştururken aynı zamanda o iktidara tapınan geniş bir kadın kitlesi de oluşturmuştur. İşte ayağına dolanan da bu kadın kitlesi ve onun rezil tavrıdır. Bu rezil tavır yüzünden kendi ruhuyla, aklıyla, zihniyle davranan kadınlara düşman kesilir erkek iktidarı. Erkek iktidarına tapınan bu geniş kadın kitlesinin bile erkek iktidarını şifalandırmak için bulduğu iki çare var bu oyuna karşı. Birincisi rahim enerjisini kullanarak doğurduğu erkeklerin büyümesine izin vermeyerek oyundaki bir malzeme haline getirmek. Bu tavır ortalıkta büyümemiş erkeklerin kendilerini şuursuzca birşeyler sandıkları bu yalan oyunun malzemesi haline getirir. Yani doğurduğu erkeği olgunlaştırmadan öldürüp, bu oyunun yalandan ibaret bir oyun olduğuna bile uyanmasına izin vermez. Doğurduğu erkeğin eşiyle, sevgilisiyle mutlu olmasına izin vermez bu tavır. Doğurduğu erkeğin dışarıda yaşadığı her sorunun çözümü içeridedir ve dönüş ana rahminedir bu tavırda. En güvenli yer rahimdir bu büyümemiş çocuklar için. Geniş kadın kitlesinin ikinci çaresi ise muhalefet etmektir. Erkek iktidarına karşı bazen içeriden, bazen dışarıdan muhalefet yöntemi geliştirmiştir zamanla. İçeriden muhalefet erkeğe benzeyerek, onu hipnotize ederek, makyajıyla sersemleterek yapar. Dışarıdan muhalefet daha karakterli gibi durur. Açıktan protesto, amazon tavrının geldiği feminizm ve türevleri böyledir, fakat sonuçsuzdur. Eninde sonunda erkek türüne aynı erkek türünün yaptığı gibi muamele yapmaktan başka çaresi yoktur. Çünkü aynı erkek yöntemin diğer yani dişil ucunda durur ve temas ettiği erkeği kendi ellerinde öldürmekten başka bir yolu kalmaz. Onu hem psikolojik olarak hem de fiziken öldürmekten öteye bir yol gelişitiremez bu tavır.

Doğanın çevrimli, döngüsel, yeniden doğuran ritmik özü, kadın doğasının da temelidir. Bunun farkında olsun olmasın bu gerçek kadınların asıl gücüdür ve görünen o ki özellikle görmüş geçirmiş kadınların hiç olmazsa bir kısma bunu bilirler. Çünkü yaşarlar bu çevrimselliği. Oysa genel erkek kitlesi bunu sadece sezer, çok azı belki bilebilir, onlarında yine çok azı bu bilgiye uzum sağlayabilir, o da belki. İşte günümüz kadınının bilmeden aradığı erkek karakteri de budur. Buna rağmen uygun bir sevgi ve iletişim diliyle erkek ruhu bunu anlamaya yaklaşabilir. Dikkat sadece yaklaşabilir daha fazlası değil. Daha fazlasını istemeyiz çünkü daha fazlası bizzat kadın olmaktır ki bir kadın böyle bir anlatma yüceliğine ulaşmışsa eğer orada erkek de yaşıyor demektir. Erkek tam orada doğmuş demektir. Önce öpmek sonra doğurmak gibi bir durum oluşmuştur, kadın anlatmıştır o da anlamıştır. O yüzden erkeğin bağımsız karakter kazanması için öncelikle çıktığı yerden gerçekten çıkmış olması gerekir. Çıktığı yere yani rahime, saygı ve sevgisini gösterip kendi yoluna, yolculuğuna çıkmış bir erkektir o. Yani sonuçta kadını, ana rahminden kurtulup, kendi yolculuğuna çıkmış bir erkek anlayabilir ancak ve ancak.

Rahimden kurtulmuş erkeğin olgunlaşması büyük ihtimaldir. Rahimden kurtulduğu içindir ki gerçek deneyimlere sahip olabilir. Rahimden kurtulamayanlarsa hala annelerinin deneyimlerini kısır bir döngüsellikle tekrar eder dururlar. Genellikle o rahmin psikolojik atmosferine bağımlı kalarak, o rahmin telkinlerini, korkularını, kaygılarını, arzularını gerçek olarak kabul ederler. Ve bunun farkında bile olmazlar. Oysa rahimden kurtulmuşlar kendi deneyimlerini ve bağımsız karakterlerini yaratırlar. Dünya ana rahminden kurtulmuş erkeğin deneyimleriyle bir yol bulur ve potansiyel erkek ruhu da oradan çıkabilir ancak.

Rahimden kurtulmuş erkek başka kadınlar tarafından beslenmeye hazırdır. Onu artık başka bir kadın olgunlaştırabilir. Onu besleyebilecek bir kadınla olgunlaşabilir erkek. Bir diyorum, bir çok değil, tek yani, tek eş. Kendi yolculuğuna çıkma erkini gösteren erkeği besleyebilmekse her kadının yapabileceği bir şey değil. Burada müthiş bir kırmızı çizgi var. Kendi yolculuğuna çıkma cesaretini gösterebilen erkeği, kendisindeki gücün çapını fark eden ve bu gücü insanlaşma için yorumlayan kadın besleyebilir ancak. Rahimden çıkamamış erkekleri parmağında çeviren kadının erkeği beslemesi ve onu insanlaşma yoluna sokması mümkün değil. Tersine cinselliğin ucunu gösterip peşinden sürüklediği erkeği ertesi gün kendisine düşman olarak görmesi muhtemeldir. Bu tavır ise yeni bir kısır döngüsellik yaratır ve devam eder. Cinselliğin saklanması ya da yaşanmaması gibi bir sonuç çıkarmayalım bundan, cinselliğin çeşidi ne olursa olsun insanlığı besleyen bir cinsellik olması önemli. Bir gecelik ya da bir ömürlük fark etmez. Erkeğin taşıdığı kabukla o kabuk içinde yaşayan gerçeğinin aynı şey olmadığını biliyoruz. Kabuğun içinde yaşayan erkekle ister bir anlık ister bir ömürlük iletişim kurulsun o iletişim insanlaşmayı besler. İnsanlaşma bu yüzden de kadının ellerindedir. Sonuçta kabukla değil o kabuğun içindeki gerçek yaşayanla göz göze bir cinsellik şifa verici olur. O yüzden hiç bir erkeğin kabuğunu kaale almamak lazım, o kabuğun içindeki yaşayan tarafıyla ilişki, iletişim kurmak bütün mesele.

Sevgiyle yaşanan cinselliği yaşayan her kes bilir, bir tür sihir gibidir. Kendiliğinden olur. Bütünleyicidir ve hayatı özetleyen bağlantıların doğal canlanışı gibidir. Yaşayan bilir ki gibisi fazladır, öyledir. Erkek ve kadının aslında aynı kökenden geldiği bilgisinin üzerini kapatan tüm peçelerin bir an için kaldırılmasıdır. Daha cesur ilişkilerde bu peçeler teker teker kalkar ve sevgili her şeyiyle görünür olur. Aşkla yaşanan cinselliğin kadın ve erkeği kökten birbirine bağlayan etkisi bilindiği için hakikaten iyi insanlar bu tür bir cinsellik ister, tam bu nedenden ötürü kötülerse tam tersini yaparlar, bir nevi spor gibi.

Kadının, diğer kişilere uyum sağlamaya alıştırılmış ruhsallığı bugün onun en büyük belası olmuştur. Çeşitli toplumsallıkların öğütleri kadının vericiliğinin üzerine kuruludur. Bu vericiliğin insanilikten uzak ve kadını tüketen boyutlara varması günümüzde multiple skleroz, lupus gibi bağışıklık sistemi hastalıkları ve özelde meme kanserinin büyük bir hızla yayılmasına neden olur kadınlar arasında. Bu yaygınlıkla kadının kendisini tüketen vericiliği arasında bir bağlantı vardır ve tıp bu bağlantıya gözleri kapatmıştır şimdilik. Fakat ümidimiz o ki ileride bütüncül tıp anlayışı gelişir ve bu bağlantılarla birlikte ele alınır tüm hastalıklar ve şifa kanalları.

Kadın aslında erkekte fazlasıyla bulunan enerji, güç, çabalama, koşturmacayı erkeğe empoze ettiğinde felaketin bir tür daha başlar. Kadının bir şekilde erkeği bu tarza koşullaması kolaydır, geçinmek, mal, mülk biriktirmek, tüketim, konfor vs gibi nedenlerle erkeği bu yola sokmak kolaydır. Hele ki kadının son cümlesi ‘ bunları yaparsan sana her türlü teslim olurum’ şeklinde bir altyazı ise konu kapanmıştır zaten. Oysa bunlar erkekte fazlasıyla bulunur. Böylece kadının asıl vermesi gereken şeyler kadında kalır; şifa gibi, ilham ya da sezgisellik gibi, ya da derinlik sarhoşluğu gibi dişil nitelikler yine kadında kalır. Kadında kalanların akacak mecra bulamaması ise kadın hastalıkları diye adlandırılan bir kategori ile kendini gösterir. Erkek seçiminde de benzer bir yanlışlık hüküm sürer. Kadında zaten kendiliğinden var olan çekicilik unsuruna rağmen erkekteki para, mal, mülk statü gibi ıvır zıvırla yapay bir çekicilik peşinde koşar. Oysa bir kadın bunlara ihtiyaç duymaz. Onun kendiliğinden çekiciliği yanında peşinde koştuğu bu şeyler hiç bir işe yaramaz. Genellikle elde ettiğindeyse bunlarla mutlu olamadığını anlar.

Kadın ve erkeği aynı bir'in parçaları olduklarını varsayarsak. Onlar düalitenin ötesinde bir anlayış olarak ya şu, ya da bu değil, hem şu hem de bu aynı anda varlar demektir. Hücresel düzeyden, kadın erkek ve hayatın tüm zerrelerine dek yayılmış bir durum olarak aynı anda yaratan ve yaratılanın birliğidir aslında. Dişil ve eril enerjilerin, dişil ve eril olmadan önceki halinin bir anlık gözlenmesine açılan kapıdır aslında. Kadın erkek durumlarına böyle bakmak, görülmek ve ötekiyle aradaki tüm perdelerin kalkması için bir tür ön koşul gibi de algılayabiliriz.

Sonuçta erkek ve kadın enerjilerinin farklılaşmış hallerine tutsak edilmişliğinden çıkış için akıllarında, bedenlerinde, ruhlarındaki muazzam mucizelere başvurmalı. Belki olaya böyle bakmakla erkeğin eksiği de kadının eksiği de kolaycacık tamamlanır. İlk aklıma gelen kadın biraz hareket, erkek biraz sezgisellik alabilir belki de. Öteler de var elbette ama burası iyi bir başlangıç olabilir sanki.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....

Sana diyorum, sen konuşurken söylediklerinden ziyade onların arkasındaki gerçek görünüyor. Sen bunu farketmezsin, yani bilinç dü...

Tüm Yazılar

Yazı Başlıkları
Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....
Sihirli Geçişlerin İzinde
FİLMİN ÖTESİ
The Grand Flowing
Sendikal Manifesto
Aile Biçimleri-Kadın-Tek Eşlilik-Aşk
TOPLUMSAL ÇEVRİMDE İKİ BÜYÜK TIKANIKLIK ve İKİ BÜYÜK DOĞUM
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-8.Bölüm İNSAN KUTSALLAŞTIRDIĞINA İNANIR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-7.Bölüm HAVVA'NIN ELMALARI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-6.Bölüm EFSANELER ve KUTSAL KİTAPLAR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-5.Bölüm KURAN ve MUHAMMED PEYGAMBERİN BİLİNCİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-4.Bölüm TOTEM NEBULASINDAN YILDIZLAŞAN TANRILAR ve PEYGAMBERLERİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-3.Bölüm BİLİM ve DİN YORUM ZENGİNLİĞİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-2.Bölüm KUTSALLIĞIN ÇEKİRDEKALTI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-1.Bölüm BAŞLANGIÇ
Gençarov'un Askerleri
Luwiler ve Erkenci Domestikler
Krizler ve Kerterizler...Hoşgeldiniz...
İnsanlaşma Devam Ediyor
Asıl Sorunumuz Her Alanda Çürüme
Bütüncül Manifesto
Kadın ya da Lilith'i Beklerken
İlahiyat Bilgisinin Kökeni Üzerine
Gençarov'un Askerleri
ZYKLEN UND MUSTER VON EİNEM INDİVİDUUM
Cinsel Yasaklar Çiğnenirken
Korku Anayasası
GEZİ AND THE REAL ELECTIONS…
Jiman
kaosun şartı üçtür...
SİYASETİNİZ
Medeniyet Çökerken Bilgi Yapıları
Ruhun Kökeni
Gözleyen ve Gözlenen
Çevrimler ve Birey Örüntüsü
Akışa Uyum_Doğumun üçüncü Aşaması
Moloch ve Ötesi...
Bize Siyasi Değil Hayati Program Lazım
Akışı Kavramak_Doğumun İkinci Aşaması
Akışı Görmek_Doğumun İlk Aşaması,
erkeksi ölüm...
Siyasal Fareler ve İnsanlar...
Şiddet Kullananı Vurur...
neden bazı şeyler yerine başka bazı şeyler olur
bilen ve...bilinen ve...birleşik alan ve...(video)
ustaların kişisel bütünlüğü
İnsanlaşma Tezleri
İş ve Çalışma
İnsanlaşma Çevrimine Giriş (video)
Çevrimler ve Birey
Büyük Akış (video)
düşünce...kralımız...
İnsanlaşma Çevrimi ve Yeni Aşklar...
tonal ve nagual
kelimeleri, mülkleri biriktirmek ve büyük akış...
İnsanlaşma Şöleni...
Gezi Ruhu Kişinin ve Toplumun Yeniden Doğumudur...
Yeni Nesil Tarih Sahnesine Çıkmıştır: "PUTLARA TAPMAYIN..."
İnsanlaşma Kuşağı
İnsanlaşma Yolu
Yaşam ''talep'' edilmez...
taksim,ağaçlar ve yarını bugünden kurmak
Parçalanma ve Toparlanma
tanrı parçacığı,hem hem,farkındalık ve kavramlar...
sinema anlatım dilidir...
THE MATTER IS NOT THE "WOMAN"
mesele olan kadın değil ki...
*ruhsal sorunların kökenine dair *doğa-insan,bilinçaltı-bilinç,nefis-ruh *çevrimlerin birbirini baskılaması ve kullanması
İbni Arabi,CERN,Şaman,An
bir'in yolculuğu...
7 kat bilinç-7 kat sema
yolculuk
ilk gün...
oldum sandığın şeyin esamesi
Türklerin İslamlaşması,Devletleşmesi ve Medeniyete Geçişleri
Hasan Sabbah
Lilith'den Havva'ya
Kabile