11 Kasım 2018

Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-4.Bölüm TOTEM NEBULASINDAN YILDIZLAŞAN TANRILAR ve PEYGAMBERLERİ

   Kur'an, her zaman İbrahim Peygamber'i referans alır. Çünkü tek tanrı ya da özel olarak Allah inancının başlangıç noktası İbrahim Peygamber'dir. İbrahim Peygamber'in Allah inancı sonraki peygamberlere ve tabi ki Muhammed Peygamber'e son zerresine kadar sirayet eder.
       Sınıflı toplumun ilk ve antik biçimi Sümer'de başlar. Daha sonraki modern kapitalizmin ve küreselleşmenin ilk çevrimidir. O yüzden günümüzün başlangıç noktası da Sümer'dir. Bugün her ne görüyor ve yaşıyorsak Sümer'de bir kökü, kökeni mutlaka vardır. Aile yapısından, devlete, paraya, yazıya, tekniğe, kutsallığa ya da eğitim sistemlerine kadar her tür döngünün başlangıcı orada bulunabilir. Gerçeğin son görünümüyle başlangıç noktası birbirine hiç bemzemese bile yine de her gerçek o başlangıç noktasına hassas bir şekilde bağlıdır. Filmin son karesi ile ilk karesi çok farklı olsa da, o son kareye ilk kareden yola çıkarak gidilir. İbraham Peygamber'le Muhammed Peyamber arasında böyle bir bağlantı bulunur. Biri Allah inancının teorik köşe taşlarını koyar, diğeri bu köşe taşları üzerine en son ve tamamlanmış bir din pratiği yaratır. Yine ilginç bir şekilde biri Kabe'ye ilk taşı koyar, diğeri ise antik dünyayı Kabe'nin bulunduğu yerden başlayarak ilk kez küreselleştirmenin yolunu açar.
           Kent devletleri biçiminde organize olan Sümer toplumları özel mülkiyetle birlikte sınıflara bölünür, yazı, para ve devlet örgütü oluşmaya başlar. Kutsallık ta bu başlangıca uygun bir seyir izler. Sınıflı toplum öncesinin somut totemlerinin yerini yavaş yavaş göksel tanrılar almaya başlar. Kabile veya komün totemleri yerlerini, doğal döngülerin ya da toplumsal döngülerinin simgesi olan soyut tanrılara bırakmaya başlar. Çünkü temel yaşama ve üretim biçimi tarım ve devamında ortaya çıkan fazla ürünün ticari meta haline gelmesiyle ortaya soyut bir ticari gelir çıkmıştır. Bu gelir üçe aldığını beşe satmakla oluşan aradaki iki liraya karşılık gelir, ki alınan ve satılan mal üzerinde hiç bir değişiklik yapılmadığı halde oluşan bir gelirdir. Tüccar bir kilo buğdayı değiştirmeden, ona bir değer katmadan üçe alıp beşe satarken oluşan fark soyuttur. Hizmet, nakliye, kırtasiye gibi gerekçelerle izah edilemez çünkü temel üretim biçimi yani ticari faaliyet olmazsa ona bağlı diğer giderler de kendiliğinden ortaya çıkmaz. Üçe alıp beşe satarken arada oluşan gelirin izah edilebilmesi tarımsal ürün fazlası ile ortaya çıkan üretim biçiminin toplumsal olarak kabul edilmesi için önemli hale gelir. Ticaret ve onun sermaye biriktirici etkisi ile soyut tanrıların gelişimi birbirine paralel ilerler. Etkin olduğu yerde de önceki ilkel yaşam biçimlerini silip süpürdüğü gibi ona ait somut totemleri de yasaklar, yerine kendi soyut tanrılarını koyar. İşte bu gelişimin ilk örneği Sümer'dedir, daha sonraki medeniyetlerde ileri geri giderek farklı varyasyonlarda yaşanır. Fakat aynı kanun çalışır hep, somut tanrıların yerini dünyanın her yerinde soyut tanrılar ve nihayetinde tek tanrı alır. İşte bu gidişatı ilk okuyan İbrahim Peygamber olur.
     Bu gelişimin zihinlerde algılanması,buna paralel soyut tanrılar yaratılması ve sonraları tekleşmesi sınıflı toplumun ilk ortaya çıktığı Sümer'den ilhamla devamında Mısır, Hindistan ve Çin Medeniyetlerinde yaşanır. Sümer'den hemen sonra bunların her biri kendi başlangıçlarını oluştururlar.Dolayısıyla aralarındaki ilişkiler ya da alışverişler başlangıçta çok azdır. Her biri kendi ırmak boylarında gelişip serpilirler ve henüz yerellik aşamasını yaşıyorlardır. Daha sonraları kendi yerel piyasaları kararlı hale geldikten sonra ancak bir diğerinin piyasalarıyla bağlantı kuracaktır. İşte tanrı algısının dağınık totemlerden çıkıp tekleşmesini ve soyutlaşmasını zorlayan etken de bu ihtiyaç olur. Çünkü temel üretim ve yaşama biçimi özel mülkiyet üzerine kurulmaya başlanmıştır ve bu yüzden eskinin yaşam biçimleri de totemleri de giderek güçsüzleşir. Kutsallık insanlaşma ile birlikte ortaya çıkmıştı ve daha en başından üreme ve yaşamanın devamını garanti altına alan kuralları ortaya koymuştur. İşte bu kanun antik çağda da devam eder ve çağın insan yaşamı ve ihtiyaçlarıyla uyumlu bir kutsallık oluşur.
         Tek tanrı keşfini hazırlayan ortam tarihin bu aşamasında mümkün olur. Medeniyetler yeryüzünün değişik yerlerinde fakat ırmak boylarında ortaya çıkarlar ve her biri bir diğerinden şu ya da bu oranda etkilenirler. İbrahim Peygamber medeniyetlerin bu gelişiminin aynı kanuna göre olduğunu sezgileriyle fark eder. O bunu fark ettiğinde kutsallık evet totemlerden kurtulup gökselleşmişti fakat henüz tek tanrıya ulaşamamştı. Tek tanrı ya da özel adıyla Allah'ın birliğinin keşfi tam da bu dönemde mümkün olabildi. Allah'ın birliğini İ.Ö.1900-1800'lü yıllarda yaşayan İbrahim Peygamber ilk kez ortaya koyar. Onun bu keşfi yeryüzünün değişik yerlerinde ortaya çıkan ilk sınıflı toplum biçimlerinin tek tanrıya doğru giden kutsallık algılarını derleyip toparlayarak tek tanrıda birleştirir.O hem medeniyetleri hem de komünleri yakından tanır. Zaten kendisi de avcılık, toplayıcılıktan, çobanlığa geçen, hayvan sürüleri olan bir komün lideridir. Yerleşik sınıflı toplumun kirletici etkilerini yaşamadığı için tertemiz komün aklıyla, ruhuyla düşünür ve yaşar. Fakat diğer yandan sınıflı toplumu da tanır, işte onu tek tanrı keşfine götüren hem bu bilgi birikimi hem de temiz komün ruhudur.
        İbrahim Peygamber bu keşfiyle aslında medeniyetlerin yaşama biçiminin eninde sonunda yeryüzü ölçeğinde birbirine bağlanacaklarını, aralarındaki siyasi, ekonomik, kültürel alışverişin yoğunlaşıp tek bir yeryüzü medeniyeti gibi devam edeceğinin muazzam bir öngürüsüdür. Gerçekten de tek tanrının keşfinden sonra antik çevrimin başlangıcında ortaya çıkan medeniyetler giderek yeryüzü ölçeğinde çeşitli yollarla, piyasalarla birbirine bağlanacaktı. İşte bunu ilk kez tek tanrı inancıyla İslam Medeniyeti yapacaktı. İbrahim Peygamber'in Allah keşfi ondan ikibinbeş yüz yıl sonra Muhammed Peyamber'le en gelişkin haline ulaşarak antik çevrimin ilk evrenselliğini yaratacaktı. Toplumsal çevrimlerin beş aşamalı başlangıç ve çöküş yasası işleyerek evrensellik aşamasından sonra çöküşe geçecek ve ardından modern çevrim açılacaktı.
        İbrahım Peygamber'in Allah keşfinin en temeldeki anlamı, medeniyetler arası ilişkilerin aynı kodlara göre düzünlenmesi ihtiyacıdır. Mısırlı bir tüccarın Ra üzerine yemin etmesinin bir Fenikeli için ne anlamı olabilirdi ki. Onun tanrısının Fenikelinin kültürel algısında hiçbir karşılığı yoktur. Bir komün şefinin toteminin yasakladığı bir davranış örneğin bir Persli için yasak olmayabilir. Dolayısıyla kutsallığı farklı çevrim kodlarıyla algılayıp ona göre davranmaları aralarında bir ilişki kurulmasını zorlaştırır. Bir topluluğun totemini bir diğerinin put olarak görmesi ya da tek tanrı inancı olan bir topluluğun eski totemleri cin olarak görmesi gibi. İşte tek tanrı keşfi ve zihinlerde o şekilde bir algının açılması topluluklar arası lişkilerin kültürel kodlarını temelden değiştirir.
          Tek tanrı inancı kendisinden önceki inanç biçimleri üzerinde ağır bir baskı oluşturur.Örneğin eskinin totemlerini toplu bir şekilde cin olarak tanımlar ve onlarla haşır neşir olunmasını yasaklar. Çünkü eskinin totemlerinin emir ve yasaklarına kulak asmak tek tanrı inancında geriye dönüşü ifade eder. Ki bu da tek tanrıya şirk koşmak ve en ağır günah olarak tanımlanarak zihinlere öyle kodlanır. Ttek tanrıya inandığı halde çevrimde geri dönüş mutlaka olacağı için bu geri dönüş cin çarpması olarak formüle edilir. Her çevrim geçişinde geri dönüşler mutlaka olur, tek tanrı inanışı da birden bire yerleşmez. Fakat nitelik olarak öncekilerini aşan bir kutsallık algısı olduğu için giderek diğer tüm kutsallık biçimlerini kapsayıcı hale gelir. Değişik toplumların Anularını, Mardukları, İsislerini, Atonlarını, Mitralarını birleştirir. İşte bu keşfi ilk kez İbrahim Peygamber açıkça ortaya koyar. Böylece tek tanrının yolu açılmış olur. Bu yol açılınca, yani antik çevrimin ilk medeniyetlerininin birbirine bağlanması gerektiği algısına uygun yeni bir kutsallık algısı gelişince antik çevrim de evrenselleşir. Sümer'deki sınıflı toplum başlangıcı ve devamında ortaya çıkan medeniyetler kendi yerelliklerinden çıkıp bir diğeri ile bağlanarak tek piyasaya doğru yol alır.
       Muhammed Peygamber, arada Musa (i.ö.1400-1300) ve Davut Peygamber (i.ö.1000-900) olmasına rağmen tek tanrı kutsallığı yani Allah ve onun sistemi hakkındaki tüm referanslarını İbrahim Peyamber'e (i.ö.1900-1800) dayandırır. İnanç konusunaki tüm şahitliklerde onun adını anar. Daha öncesinde denemeler, alıştırmalar olsa da tek tanrı ve özel olarak Allah inancını ve sistematiğini keşfeden İbrahim Peyamberdir. Aralarında yaklaşık ikibinbeşyüz yıl bulunur. Tek tanrı inancı antik çevrimin küreselleşme ihtiyacının teorik olarak ilk ifade edilişidir. İnanç biçiminde teorik olarak ifade edilmesiyle bunun gerçekleşmesi arasında ikibinbeşyüz yıllık bir zaman vardır. Bu arada gelişen dinler ise İbrahim Peygamber'in inancı ile çeşitlemeler yapılarak ve sistematize edilerek gelişirler. Her birinin değişik işlevi ve ihtiyacı karşılaması ayrıca ele alınması gereken konular olarak şimdilik bir tarafta dursun. Fakat tam burada altını çizmemiz gereken iki nokta var. İlki teorik öngörü ile bunun gerçekleşmesi arasındaki bu zaman farkı teori ile pratiğin yollarının henüz birleşmediğini gösterir. Çünkü tarih boyunca teori ile ona dair adımların izlediği yollar arasında hep bir açı olmuştur. Önce teori sonra pratik geldi her zaman ve İbrahim'le Muhammed arasında bu zaman farkı antik tarihin durağan ritmine uygun bir şekilde ikibinbeşyüz yıl oldu. Günümüzde bu açı farkı hemen hemen sıfıra yakındır diyebiliriz. Bugün teori ve onun pratiği bir ve aynı içerikler halinde ilerliyor diyebiliriz. Söylememiz gereken ikinci nokta ise İbrahim'den itibaren teorinin kendisini adım adım gelişen ihtiyaçlara uyarlanmış yeni dinlerin ortaya çıkışı olarak görüyoruz. Yani esasında çeşitli isimlerle karşımıza çıkan dinlerin hepsi de bir tek dinin yeni çevrimdeki oranizasyonundan ibaret. Dolayısıyla bir tek dinden bahsetmeliyiz. İslam dini işte bu gelişimin nihayet en üst perdesi olur.
          Toz ve gaz nebulalarına benzeyen sürüsüne bereket totem tanrılar her medeniyette giderek tek tanrıların etrafında toplanmışlardı. Nebulaların yıldızlaşması gibi onlarında içlerinden bazıları diğerlerini yörüngesine alıyordu. Bunun en güzel örneği Marduk efsanesi olabilir. Totemler, Sümer'de gökselleşerek yavaş yavaş soyutlaşırlar ve doğal döngülerin yönetici sembolleri olurlar. Bir çoğu tanrı yörüngesindeki melek olarak kalır ve nihayetinde İbrahim Peygamber'de tek tanrı ile yeni bir düzene kavuşurlar. İbrahim Peygamberin dehası tüm bu gelişim teorik bir inanç temelinde tutarlı bir sistematiğe kavuşturmasıdır. Daha sonrasında İslam bu teorik inancı en üst düzeyde realize eder.
        İnsan yaşamının somut ihtiyaçlara göre konuşursak, Sümer'deki antik çevrim başlangıcı yerel medeniyetlerin kendi tanrılarını olgunlaştırmasından sonradır ki birbirleriyle ilişki kurmak için hazır hale gelirler. İşte tek tanrı keşfi tam da bu ihtiyacın ifadesi olur ve bu ihtiyaca uygun keşfi İbrahim Peygamber ortaya koyar. Bu ihtiyaç başka bir açıdan şöyle ifade edilebilir, antik medeniyetlerin yerel aşamadan çıkmaya başlaması hatta kıtalararasılaşması gerçekleşmişti, fakat henüz küreselleşememişti. İşte tek tanrı keşfi antik çevrim piyasalarının küreselleşme aşamasına hizmet eden, onun önünü açan teorik zemindir.
İbrahim Peygamber'in antik toplumların evrensel olarak iletişim ve piyasa olarak birleşmeye doğru gittiklerini öngörmesi üzerinden ikibinbeşyüz yıl sonra bu öngörüsü gerçekleşir. Muhammed Peygamber'de bu öngörünün doğruluğunu bilir ve tam da bu okumayı yapabildiği için tarihsel görevini iliklerine kadar hisseder. Bu yüzden fikrinde ve eyleminde hemen hemen hiç tereddüt yaşamaz. Çünkü gidişatı ve yolu görür.
       Muhammed Peygamber antik çevrimin küreselleşme eğilimine girdiğini görür ve kaçınılmaz olarak bu göreve atandığını hisseder. Tarihin gidişat yasalarını okuması onun için vahiy demektir ve bu ona tarihsel olarak bir sorumluluk yükler. İlginç olan ise onun bu görevi içinde bulunduğu toplumu medeniyet geçirmesini gerektirir. İçinde bulunduğu toplum ise tarihteki en son kent komünüdür. Tarihin gidişatının sınıflı toplumdan yana olduğunu, üstelik küreselleşme aşamasına geldiğini görür. Yine, diğer coğrafyalardaki yollar kapandığı için küreselleşme için yeni ticaret yollarının aşağı Hicaz yolu üzerinden geçmesi gerektiğini de görür. Tam da İbahim Peygamber'in Kabe'sinin bulunduğu kavşaktan.
          Kaçınılmaz görevinin insanı yozlaştırıcı etkisini de hemen hisseder. İşte bu yüzdendir ki Kur'an ayetiyle mal, mülk biriktirmeyi, mülkiyete tapmayı Allah kelamıyla yasaklar. Sınıflı toplumun bina ve zinalarla çöktüğü ve bundan ders alınması gerektiğini anlatır. Kişisel olarak kendisi sınıflı toplum zenginliğini de yoksulluğunu da yaşamış ve esasında komünün temiz ruhsallığını arar. Fakat zaman o zaman değildir. Tarihte geriye gidiş olamayacağına göre, yani mecburen medenileşileceğine göre bunun en temiz, doğru, vicdanlı bir biçimde olması için uğraşacaktır her daim.
         Muhammed Peygamber'in yaşadığı dönem Sümer'de başlayan antik sınıflı toplum çevriminin küreselleşme aşamasına denk düşer. Antik dünyanın hemen tüm noktalarının birbiriyle ilişkisi, alışverişi ilk kez onunla beraber yoğunluk kazanır.
      İbrahim Peygamber'in asıl dehası kendi komününü sınıflı toplum cehenneminden korumasıydı. Sümer'deki Ur şehrinden kalkıp Anadolu'ya gelir, buradan Kenan ülkesine ve oradan da görece sapa sayılabilecek Güney Ticaret Yolu üzerindeki Kabe'yi kurar. Burası kendi topluluğu için sınıflı toplum cehenneminden korunabileceği bir sığınak, bir kale ve giderek bir kent olacaktır. İbrahim Peygamber'in teorik inancı onu tüm medeniyetlerden uzakta ama onlarla da teması kesmeden yaşamasını ve bu dengeleri yerli yerine oturtması için yolunu aydınlatmıştı. Onun o zaman için anlaşılmaz gibi görünen keşifleri ona öylesine bir davranış üstünlüğü kazandırmıştı ki ondan ikibinbeşyüz yıl sonra gelen Muhammed Peygamber o başlangıç noktasına sadık kalarak hem de onun tohumunu attığı yerden kalkarak tarihsel görevini hiç tereddüt etmeden yerine getirebildi. Daha ötesi o başlangıç noktasının sahiciliğini ve çevrim yasalarını iliklerine dek hissettiği için de son peygamber olduğunu ve tarihin gördüğü en olgun kutsallık biçimini yaratma görevini açıkça görebildi. O'nun kendi tarihsel görevini bu kadar açık görmesinin nedeni insanın ve doğanın çevrim yasalarına yani antik tarihteki kavrayış biçimiyle Allah'ın yasalarına en üst düzeyde uyum yapma yeteneğiyle ilgilidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....

Sana diyorum, sen konuşurken söylediklerinden ziyade onların arkasındaki gerçek görünüyor. Sen bunu farketmezsin, yani bilinç dü...

Tüm Yazılar

Yazı Başlıkları
Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....
Sihirli Geçişlerin İzinde
FİLMİN ÖTESİ
The Grand Flowing
Sendikal Manifesto
Aile Biçimleri-Kadın-Tek Eşlilik-Aşk
TOPLUMSAL ÇEVRİMDE İKİ BÜYÜK TIKANIKLIK ve İKİ BÜYÜK DOĞUM
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-8.Bölüm İNSAN KUTSALLAŞTIRDIĞINA İNANIR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-7.Bölüm HAVVA'NIN ELMALARI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-6.Bölüm EFSANELER ve KUTSAL KİTAPLAR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-5.Bölüm KURAN ve MUHAMMED PEYGAMBERİN BİLİNCİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-4.Bölüm TOTEM NEBULASINDAN YILDIZLAŞAN TANRILAR ve PEYGAMBERLERİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-3.Bölüm BİLİM ve DİN YORUM ZENGİNLİĞİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-2.Bölüm KUTSALLIĞIN ÇEKİRDEKALTI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-1.Bölüm BAŞLANGIÇ
Gençarov'un Askerleri
Luwiler ve Erkenci Domestikler
Krizler ve Kerterizler...Hoşgeldiniz...
İnsanlaşma Devam Ediyor
Asıl Sorunumuz Her Alanda Çürüme
Bütüncül Manifesto
Kadın ya da Lilith'i Beklerken
İlahiyat Bilgisinin Kökeni Üzerine
Gençarov'un Askerleri
ZYKLEN UND MUSTER VON EİNEM INDİVİDUUM
Cinsel Yasaklar Çiğnenirken
Korku Anayasası
GEZİ AND THE REAL ELECTIONS…
Jiman
kaosun şartı üçtür...
SİYASETİNİZ
Medeniyet Çökerken Bilgi Yapıları
Ruhun Kökeni
Gözleyen ve Gözlenen
Çevrimler ve Birey Örüntüsü
Akışa Uyum_Doğumun üçüncü Aşaması
Moloch ve Ötesi...
Bize Siyasi Değil Hayati Program Lazım
Akışı Kavramak_Doğumun İkinci Aşaması
Akışı Görmek_Doğumun İlk Aşaması,
erkeksi ölüm...
Siyasal Fareler ve İnsanlar...
Şiddet Kullananı Vurur...
neden bazı şeyler yerine başka bazı şeyler olur
bilen ve...bilinen ve...birleşik alan ve...(video)
ustaların kişisel bütünlüğü
İnsanlaşma Tezleri
İş ve Çalışma
İnsanlaşma Çevrimine Giriş (video)
Çevrimler ve Birey
Büyük Akış (video)
düşünce...kralımız...
İnsanlaşma Çevrimi ve Yeni Aşklar...
tonal ve nagual
kelimeleri, mülkleri biriktirmek ve büyük akış...
İnsanlaşma Şöleni...
Gezi Ruhu Kişinin ve Toplumun Yeniden Doğumudur...
Yeni Nesil Tarih Sahnesine Çıkmıştır: "PUTLARA TAPMAYIN..."
İnsanlaşma Kuşağı
İnsanlaşma Yolu
Yaşam ''talep'' edilmez...
taksim,ağaçlar ve yarını bugünden kurmak
Parçalanma ve Toparlanma
tanrı parçacığı,hem hem,farkındalık ve kavramlar...
sinema anlatım dilidir...
THE MATTER IS NOT THE "WOMAN"
mesele olan kadın değil ki...
*ruhsal sorunların kökenine dair *doğa-insan,bilinçaltı-bilinç,nefis-ruh *çevrimlerin birbirini baskılaması ve kullanması
İbni Arabi,CERN,Şaman,An
bir'in yolculuğu...
7 kat bilinç-7 kat sema
yolculuk
ilk gün...
oldum sandığın şeyin esamesi
Türklerin İslamlaşması,Devletleşmesi ve Medeniyete Geçişleri
Hasan Sabbah
Lilith'den Havva'ya
Kabile