19 Ağustos 2017

İnsanlaşma Devam Ediyor


Doğa ve insan, yeryüzü bütünlüğünün ayrılmaz parçalarıdır. Fakat bu bütünlük çok yönlü insan etkinlikleri nedeniyle bozuldu. İklim, toprak, su kaynakları, gıda gibi temel döngüler aşırı üretim ve tüketimin baskısı altında bulunuyor. Doğal döngülerin insan etkinliğiyle olağan seyrinden çıkmış olması, insana bu durumu onarma sorumluluğu yüklüyor elbette. Ancak doğa ve insanın içinde bulunduğu açmazları onu yaratan düşünme ve yaşama biçimleriyle aşmak mümkün görünmüyor.
İnsanlık tarihinde bireyden önce toplum doğmuştur. Birey ise tüm tarih boyunca toplumun rahminde olgunlaşıp tarihin en temel unsuru olarak ortaya çıkar. Toplum-birey ilişkisi başlangıçtan günümüze izlendiğinde başlangıçta bireyin adı bile yoktur. Klanın, komünün, aşiretin, boyun, soyun kısacası ait olduğu toplumun adıyla anılırdı. Büyük patlamadaki toz ve gaz bulutunun zamanla belli yoğunlaşmalar yaratıp kristalize olarak galaksileri ve gezegenleri oluşturması gibi toplum da kendi rahminde kişiyi olgunlaştırıp geliştirdi. Olgunlaşması belki elli bin yıl sürdü ama son elli yıldır tarih sahnesine çıkmak için çeşitli denemeler yapıyor. Tüm tarih boyunca olgunlaşan birey, yeni bir toplumun doğumu için hazır olmak istiyor ve hazırlanıyor. Olumlu ya da olumsuz bir çok örneğin altında bu derin gerçek yatar.
Dünyanın hali ve yaşadıklarımıza bakınca biraz tuhaf görülebilir ancak insanlaşma devam eden bir süreç ve insan bu çağda bunun en önemli kavşaklarından birine ulaşmış gibidir. Onu var eden tüm sosyalleşme biçimlerini (ırk, din, millet, sınıf, aile) aşan yeni yaşam biçimlerini kurabileceği bir mecraya çoktan girdi.

Yedi bin yıldır devam eden sınıflı toplum, doğadan ve insandan (ç)aldıklarıyla sürdürebilir kendisini. Ancak doğa ve insan, üzerindeki sınıflı toplum yükünü artık taşıyamayacak durumda. Tüm veriler bu toplum yapısının, insana, gezegene ve dahi uzaya zararlı olduğunu ispatlıyor. Hangi alana, hangi olaya bakarsak bakalım sınıflı toplumun bir geleceğinin olmadığını dahası öldüğünü görebiliriz. Ama her şeyin olduğu gibi gibi bu toplumun da önce ruhu (aklı, vicdanı, tini, değerleri) tüm pratikleriyle ölmüştür. Yaşayan sadece maddesidir.
Sınıflı toplum, insanlığın tüm mirasını kullanmıştır. Sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel, sanatsal, kutsal ve genetik tüm mirasını. Doğanın ve insanın tüm birikimini kurduğu devasa mekanizmalarla hovardaca harcamış ve sonun başlangıcını yaşamaktadır.
Sümer’de başlayan ve adına sınıflı toplum dediğimiz toplumsal yapının ölümünü, her yeni çevrimde olduğu gibi en önce en ileri algıya sahip ruhlar hisseder. Bu hissi tanıyan insanların ilk tepkisi ise sınıflı toplumla mücadele etmek olur genellikle. Ancak son on yıldır dünya üzerindeki tecrübeler, eski tip mücadelenin ve en genelde mücadelenin kendisinin karşı olunan sistemleri güçlendirdiğini gösteriyor. Eski çevrimin son günlerini yaşadığını hissetmek ayrı, onun yıkılışına yardımcı olmak ise ayrı. Karşı olmak, karşı olunan şeyi güçlendiriyorsa, karşı olunan şeyi ortadan kaldırmak nasıl mümkün olabilir,.Soru bu hale gelmiştir.
Doğrudan konuya girelim o halde, karşı olunan şeyin ya da sistemin yok oluşuna, yıkılışına yardımcı olmanın yolu eskiden olduğu gibi ona karşı olmak, onunla mücadele etmek değil yeni çevrimin önünü açmaktır. Bunun yolu ise öncelikle doğa ve insan tarihinin akışını ve onun yasalarını hem teorik olarak kavramak hem de bunlara uyum sağlamaktan geçer.
Herhangi bir toplum biçimi tıkanıp sürdürülemez hale geldiğinde yol gösterici sentez bilgi ihtiyacı ortaya çıkar. Gününüzde de sınıflı topluma ait ideolojiler, eski bakış açıları çökmüştür. Tüm ideolojiler, felsefeler, dinler, bakış açıları ölmüştür. Bilim alanları da böyledir, kendi uzmanlık alanının dışına çıkamadığı sürece ölümden kurtulamıyorlar. Dikkat edilirse ancak disiplinler arası çalışmalarla herhangi bir anlam oluşturmaları söz konusu olabilmektedir. Kendi alanlarında sıkışıp kaldıkları sürece yavaş yavaş eriyorlar ya da teknoloji üretiminin aracı haline geliyorlar, ki ikisini aynı anlamda kullanıyorum.
Oysa tarih tıkandığında onun önünü açan sentez bilgi etkisi olmuştur. Tüm bilgi alanlarında biriken bilginin birbiriyle ilişkisi kurula bildiğinde o tıkanıklık aşılmıştır. Çünkü herhangi iki alana ait bilginin birbiriyle ilişkisi kurulduğunda ikisini de aşan yeni bir bakış açısı ortaya çıkar. İnsanlık ve insan zihni böyle ilerler, evriminde, fıtratında, kurulumunda bu işleyiş vardır. Geçmişin türlü türlü bilgi yapıları ve bilimlerdeki birikmiş bilgi yığını sentez bilgiye dönüştükçe bireysel/toplumsal sorunlar ve çözüm yolları aydınlanır. Geldiğimiz noktada doğadan ve insandan çaldıklarıyla ayakta kalmaya çalışan sınıflı toplum yapısının yedi bin yıldır kendi bindiği dalı kestiğini görüyoruz. Bu sonucu ispatlamaya çalışmıyorum bile, etrafa bakmak ya da haberleri iki dakika izlemek bu ispat için yeter. Beslenme, barınma, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçlardan tutun da eğitim, kültür, bilim, sanat gibi daha temel ihtiyaçların organizasyonuyla baş edemez haldedir. Tüm bu ihtiyaçları doğru bir şekilde gidermek mümkün değil artık. Ömrünü bunları karşılamak için harcayan ama karşılayamayan mutsuz, ölü balık gözlü insanların toplumu haline gelmiştir tüm yeryüzü.
İnsan içinden çıktığı kabuğu tekmeleyen civciv gibidir şu an. İçinden çıktığı doğayı sansürleyerek hayatına devam edebileceğini sanıyor.Ama bu durumu aşmak zorunda olduğu bir döneme giriyor. Ya üretim ve tüketimin ritmini arttırmak zorunda ya da doğayla uyumlu yeni toplumsallıklar kurmak zorunda. Cansız maddeye tahakkümle başlayan aklın hakimiyeti bitki, hayvan ve insan üzerindeki tahakkümle devam ediyor. İşte sansür mekanizması da tam olarak burada çalışıyor, bilerek ya da bilmeyerek. Adım adım gelişen bu sansür mekanizmasının hem kişisel hem de yeryüzü ölçeğinde açığa çıkartılması yeni toplumsal yapıların kurulabilmesi için hayati öneme sahip. Yeni çağın ve yeni yaşam biçimlerinin gelişimi ile bu farkındalık arasında güçlü bir bağ bulunuyor. Bu bağı en önce yeni nesiller ve kadınlar okuyabilirler. İnsanlığın daha önceki tecrübeleri de böyle söylüyor. Günümüzde de tarihin tıkandığını ve yeni bir çağın yaklaşmakta olduğunu en önce kadınlar, çocuklar ve gençler hissediyor. O yüzden yeni toplumun oluş ritmini de kadınlar ve yeni nesiller belirleyecektir. Cins, ırk, sınıf, ulus, din, ideoloji, kültür ayrımlarının her birini insanlaşma potasında eriterek yeni bir kaliteye ulaştırma potansiyeline kadınlar ve yeni nesiller sahiptirler. Erkeğin bu bakışa ulaşması ve bir tür danışmanlık pozisyonuna çekilmesi ise on bin yıllık iktidarsız iktidarının bir özrü olabilir. Ancak kadınlar ve yeni nesiller sınıflı toplumun saldırıları altında ve şimdilik onun kışkırtmalarından kurtulabilecek durumda değiller. Onlar henüz kişi çevriminin bilinçaltı kışkırtmalarıyla hayatlarına yön veriyor. Zaman zaman eski tip muhalefet hareketleri geliştiriyorlar ancak sezgisel olarak yanlışlığını kavrayıp sönümlendiriyorlar. Öte yandan sınıflı toplumun üretimiyle, tüketimiyle, kültürüyle, siyasetiyle, sanatıyla, eğitimiyle çürümüş, yozlaşmış, hiç güven vermeyen yapısını da seziyorlar. Bu sezginin bilgi, deneyim, teori ve nihayet inanç düzeyine yükselmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gerçek bir teorik bakış açısı olmadan sınıflı toplum oyunlarını aşan yeni bir yaşam biçimi kurmak ve orada tutunmak imkansız.
Sınıflı topumun çöküşünü hisseden yeni nesiller, kadınlar ve onların yanındaki gerçek erkekler hangi sınıftan, hangi ırktan, hangi konumdan olursa olsun ondan kurtulmak için yine onun herhangi bir alt kültürüne tutunmaya ve onunla sınıflı topluma karşı koymaya çalışıyorlar. Fakat yeni olarak görülen ve peşinden gidilen hemen her düşünce sisteminin yine sınıflı toplumu yaşatmaya, onu sürdürmeye ve ömrünü uzatmaya hizmet eden ideolojiler olduğu fark ediliyor. Bunların en ilerisi olarak görülen ideolojilere ve onun pratiklerine bakmak bu konuda doğru bir yoruma ulaşmak için yeterli. Ülkemizde de çok kısır ve zayıf olsa da çeşitli haklar için mücadele eden organizasyonlardan tutun da köklü ideolojilere kadar durum böyledir.
Ekoloji, çevre, doğa mücadelesi veren gruplardan, anarşizme, sosyalizme, feminizme kadar hemen her grup tamamen sınıflı toplum ideolojilerinden beslenir. En ileri uygulamalarına baktığımızda bunların üretim ve tüketim için yeni yöntemlerin icadına ve hemen ardından kendileriyle ilgili piyasalara hayat verdiğini görürüz. Her tür uygulamalarında mülkiyet açlığı, cinsel açlık, iktidar açlığı gözlenir. Adına komün, kollektif dense bile daha kapısından girer girmez sınıflı toplum ilişkileri, alışkanlıkları ve alışverişleri başlar. Ülkemizde de dünyada da bunun dışında örnek bulmak neredeyse imkansızdır. Elbette sınıflı toplumdan çıkış niyetiyle yapılan, yürütülen hiçbir hareketi küçük göremeyiz, ancak teoriyle buluşmadan, bütünsel bilgiye ve inanca ulaşmadan fazla bir yol alamayacaklarını da biliyoruz. Fakat eski de olsa insanların bu tür akımlarla ilgileniyor olmaları sınıflı toplumdan kurtulma niyetlerini göstermesi bakımından olumludur.
Yeni yaşam biçimleri ve toplum yapıları, yedi bin yıllık tecrübenin aksine toplumsaldan değil bireyden toplumsala gidiş özelliğiyle tarihe yeni bir unsuru etkin olarak dahil eder. Bu unsur cinsiyetleri, ırkları, milletleri, sınıfları aşabilecek kapasitesiyle kişi’dir. O yüzden önümüzdeki çağ hem sınıflı toplumun yıkılış yılları hem de kişi’nin kendi toplumunu yaratacağı bir çağdır. Yeni toplumun da temel gücü ve garantisi kişi ve onun bağımsız etkinliğidir. Doğa ve insan tarihinin akışıyla ve onun yasalarıyla bütünleşmiş bireyin etkinliği yeni toplumsal çevrimin garantisidir.
Kişinin hastalıkları ve yetenekleriyle kendisini tanıyıp olağan sınırlarını keşfetme yolculuğunda yapabileceği tüm yanlışlar gelişmenin zorunlu sonuçları olarak görülebilir. Bu açıdan bireyin gerçek varoluşu için bu algıya sahip herkes bir diğerine yardımcı olabilmelidir. Birey ancak akışla uyumlu bir yola girince kendi toplumunu kurmak için gereken güce ulaşır. Sınıflı toplum içinde ve onun herhangi bir yerinde ona hizmet eden insan için buradan çıkış hem uzun hem keyfli hem de zor bir yoldur. Yolculuğun zorluklarına katlanmak kapsamlı olarak akışı ve onun kanunlarını bilmek ve daha ötesi iliklerinde hissetmek gerek. Aksi halde çok yorucu ve bıktırıcı olur.
Her çağın olduğu gibi yeni çağın da kendi yol ve yöntemi vardır. Ve tamamen kişiye özeldir. Çünkü, üretim ve tüketim üzerine kurulu sınıflı toplumun tersine insan ya da insanlaşma toplumu kişi temelinde gelişecektir. O yüzden sınıflı toplumun savunma mekanizması olan devrimler ve savaşlar yoluyla değil bunları aşan bir karaktere sahiptir. Bireyin doğumuyla başlar ve basitten karmaşığa doğru kendi toplumunu inşa etmesiyle devam eder. Sınıflı toplumdan yakasını kurtaran insanın sınıflı toplumu aşan ve onu kapsayan toplumsallığını kurabilmesi için öncelikle kendi doğumunu gerçekleştirmesi gerekir. Kendi doğumunu gerçekleştirmeden kendi toplumsallığını gerçekleştirmesi imkansızdır. Sınıflı toplumun devrimleri nasıl ki toplumsal oluyorsa içinden geçtiğimiz çağın devrimleri de kişi potansiyelini ortaya çıkarmak üzere işliyor ve bu süreç görünmez bir şekilde tüm yeryüzünde devam ediyor. Sınıflı toplumun devamı için ücreti mukabilinde mesai yapan kurmayların göremediği, anlayamadığı nokta burasıdır. Adeta gözlerinin önünde gerçekleşiyor oysa, fakat ulaşamıyorlar. Çünkü yeni çağ kendi yolunu yöntemini garanti altına alan bir tarzda gelmiş oldu.
Toplumsal devrimler ise durmuştur, bildiğimiz üzere son elli yıldır bu tür bir devrim yoktur yeryüzünde. Ancak bu devrim tıkanıklığı toplumsal devrim anlamındaki devrimler için söz konusudur. Oysa devrimler hala var fakat geçmişe hiç benzemeyen bir tarzda devam ediyor. Aslında buna devrim de dememeliyiz çünkü devrim tanımı eski anlamıyla zorunlu olarak yıkıcılığı çağrıştırır. Bu tabirle o devrimleri haksız görmüyoruz elbette, yerinde ve olması gerektiği gibidir. Esasen her şey olması gerektiği gibi seyreder, sonsuz ihtimaller denizinden bir olasılık hayatımız oluverir belli bir yerde ve zamanda. İşte burada konu tamamen bizizdir, bizdeki çekişmenin seyridir. Doğa ve insan tarihinin tüm derslerinin kişi özelinde olmaklığıyla ilgilidir çekişme. Yeni tip devrimin yeri tam olarak burasıdır ve olduğu yer kişinin kendisidir.
Nasıl ki komün doğadan çıkarken bireyi baskılayarak, günümüze doğru bireyi olgunlaştırarak ve yaratarak çıkmıştır, işte bu döngü tam tersine dönmüştür. Döngü zıddına atlayarak bireyin kendi toplumunu yaratmasının önünü açmıştır. O yüzden yeni toplum, kendi varoluş yolunu bilen ve hisseden bireyle beraber ortaya çıkacaktır. Yani doğa ve insan tarihinin akışından edindiği derslerle yeni birtakım değerlere ulaşmış insanlarla kurulacaktık. Geleceğin toplumu bu kişilerle kurulur, ki buna niyetlenmiş ve yolculuğa başlamış birçok insan var. Elbette birçok konu başlığı var ve bunların üzerinde durarak detaylı araştırmalarla zenginleştirmeliyiz. Fakat bilerek ya da bilmeyerek emin olunan bir nokta var ki yola çıkmış her bir kişi bunu derinden hisseder; eski toplumun hiçbir değeriyle barış olmaz, olamaz, ötesi ise ‘benin’ ve ‘bizin’ yeteneğine kalmış. Yeni toplumun doğum ritmini belirleyen işte tam da bu noktadır.
Doğayla uyumlu hayat tarzları geliştirmeye niyetli insanlarla diğerleri arasındaki ayrımın önümüzdeki yıllarda daha bir ön plana çıktığına şahit olmamız muhtemeldir. Doğa ve insanın bütünsel olarak birbirini besleyen bir yola girmesi için konuşan ve yaşayan insanların söz ve davranışlarını önemseyeceğimiz zamanlardır bunlar. Burada en önemli konulardan birisi gelecek toplumun önündeki en önemli engelin “bize benzeyenler” olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Aynı sözlerle, aynı çalışmalarla ilgilenirler bunlar, görüntüleri, sözleri, eylemleri cezbeder fakat piyasaların hizmetinde olduklarını ustalıkla gizlerler bunlar. Doğa, insan, ekoloji, buğday, bütüncül, imece, zeytin, doğal tarım vs derler ancak yaklaştıkça sınıflı toplumun zehirlerini görürsünüz. Sömürünün, adam kullanmanın, memleketin potansiyelini paranın hizmetine sunmanın organik, ekolojik yollarını görürsünüz bunlarda. Ancak çok incelmiş yöntemler kullandıkları için tanımakta zorlanmak mümkündür, biraz zoom yapıp yakınlarına yürüdüğünüzde tüm süslü kelimeleri dökülür emin olun. Hatta yapın bunu ki daha sonraki zehirler için panzehir elde etmiş olasınız. Bunları her yerde görürsünüz, kırda, şehirde, medyada, yolda vs. Bir miktar deneyim sahibi olduğunuzda ise anlattıklarını ve yaptıklarını tercüme yeteneği kazanırsınız ve içlerini görürsünüz; piyasaların ekolojik, organik, sanatsal dilidir bunlar. Sizin kelimelerinizi çalar ve bilmem hangi corcun, maykılın lafı diye size satmaya çalışırlar. Etkinlikleri, atölyeleri ya da binbir çeşit hikayeleri yücelim açlığıyla doludur. Dayanışma, yardımlaşma, barış, kardeşlik, tohum, aşk, sevgi, sarılmak, çember derler fakat hepsinin bir fiyatı vardır, gizli ya da açık bir fiyattan behsetiyoruz. Bu fiyat para olabileceği gibi yerine göre cinsellik de olabilir, o insanın sosyal ilişkilerini, becerilerini sömürmek de olabilir. Fakat bunları o kadar incelikle yapabilirler ki yeterince uyanık olmazsanız tezgahlarındaki para, et parçası ya da sömürülen emek olabilirsiniz. Bu konu özellikle doğayla uyumlu bir hayat kurmak için yola çıkmış insanların dikkat etmesi gereken bir konu. Bu konudaki bilgi ve deneyimleri daha sonra paylaşmak üzere şimdilik geçiyoruz, geçelim.
Sınıflı toplumu aşan yeni hayat tarzları zihnen de olsa bunun dışına çıkabilmiş insanlarla kurulabilir. Ruhen ve zihnen sınıflı toplum değerlerlerinin ötesine geçmek fiilen geçişin ilk adımı elbette. Kırda ya da şehirde doğayla uyumlu yaşam biçimleri oluşturmanın ilk adımı budur. Yani domates yetiştirip kerpiçten ev yapmak ya da güneşten enerji elde etmek değil mesele. Mesele insan meselesi öncelikle. Doğayla uyumlu hayat geliştirmeye para, teknik, arazi ya da başka bir noktadan başlamanın sonu hüsran olur hep. O yüzden biz mahşerin dört atlısından olan İNSANDAN BAŞLIYORUZ herşeye.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....

Sana diyorum, sen konuşurken söylediklerinden ziyade onların arkasındaki gerçek görünüyor. Sen bunu farketmezsin, yani bilinç dü...

Tüm Yazılar

Yazı Başlıkları
Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....
Sihirli Geçişlerin İzinde
FİLMİN ÖTESİ
The Grand Flowing
Sendikal Manifesto
Aile Biçimleri-Kadın-Tek Eşlilik-Aşk
TOPLUMSAL ÇEVRİMDE İKİ BÜYÜK TIKANIKLIK ve İKİ BÜYÜK DOĞUM
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-8.Bölüm İNSAN KUTSALLAŞTIRDIĞINA İNANIR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-7.Bölüm HAVVA'NIN ELMALARI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-6.Bölüm EFSANELER ve KUTSAL KİTAPLAR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-5.Bölüm KURAN ve MUHAMMED PEYGAMBERİN BİLİNCİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-4.Bölüm TOTEM NEBULASINDAN YILDIZLAŞAN TANRILAR ve PEYGAMBERLERİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-3.Bölüm BİLİM ve DİN YORUM ZENGİNLİĞİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-2.Bölüm KUTSALLIĞIN ÇEKİRDEKALTI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-1.Bölüm BAŞLANGIÇ
Gençarov'un Askerleri
Luwiler ve Erkenci Domestikler
Krizler ve Kerterizler...Hoşgeldiniz...
İnsanlaşma Devam Ediyor
Asıl Sorunumuz Her Alanda Çürüme
Bütüncül Manifesto
Kadın ya da Lilith'i Beklerken
İlahiyat Bilgisinin Kökeni Üzerine
Gençarov'un Askerleri
ZYKLEN UND MUSTER VON EİNEM INDİVİDUUM
Cinsel Yasaklar Çiğnenirken
Korku Anayasası
GEZİ AND THE REAL ELECTIONS…
Jiman
kaosun şartı üçtür...
SİYASETİNİZ
Medeniyet Çökerken Bilgi Yapıları
Ruhun Kökeni
Gözleyen ve Gözlenen
Çevrimler ve Birey Örüntüsü
Akışa Uyum_Doğumun üçüncü Aşaması
Moloch ve Ötesi...
Bize Siyasi Değil Hayati Program Lazım
Akışı Kavramak_Doğumun İkinci Aşaması
Akışı Görmek_Doğumun İlk Aşaması,
erkeksi ölüm...
Siyasal Fareler ve İnsanlar...
Şiddet Kullananı Vurur...
neden bazı şeyler yerine başka bazı şeyler olur
bilen ve...bilinen ve...birleşik alan ve...(video)
ustaların kişisel bütünlüğü
İnsanlaşma Tezleri
İş ve Çalışma
İnsanlaşma Çevrimine Giriş (video)
Çevrimler ve Birey
Büyük Akış (video)
düşünce...kralımız...
İnsanlaşma Çevrimi ve Yeni Aşklar...
tonal ve nagual
kelimeleri, mülkleri biriktirmek ve büyük akış...
İnsanlaşma Şöleni...
Gezi Ruhu Kişinin ve Toplumun Yeniden Doğumudur...
Yeni Nesil Tarih Sahnesine Çıkmıştır: "PUTLARA TAPMAYIN..."
İnsanlaşma Kuşağı
İnsanlaşma Yolu
Yaşam ''talep'' edilmez...
taksim,ağaçlar ve yarını bugünden kurmak
Parçalanma ve Toparlanma
tanrı parçacığı,hem hem,farkındalık ve kavramlar...
sinema anlatım dilidir...
THE MATTER IS NOT THE "WOMAN"
mesele olan kadın değil ki...
*ruhsal sorunların kökenine dair *doğa-insan,bilinçaltı-bilinç,nefis-ruh *çevrimlerin birbirini baskılaması ve kullanması
İbni Arabi,CERN,Şaman,An
bir'in yolculuğu...
7 kat bilinç-7 kat sema
yolculuk
ilk gün...
oldum sandığın şeyin esamesi
Türklerin İslamlaşması,Devletleşmesi ve Medeniyete Geçişleri
Hasan Sabbah
Lilith'den Havva'ya
Kabile