
yalnızlığın günlük hayatta görünür hale gelmesi ile daha da katlanılmaz olduğunu hemen herkes biliyordur. kafa yapısı olarak herkesin biricik olduğunu kabul edersek yalnızlığın bu kısmını akla yatkın hale büründürmüş oluruz. sıradan bir insan için bu türden bir yalnızlık anlaşılabilir, hatta olması gereken olarak algılanır. her bir kişi evrenin benzersiz birer özetidir. evrende iki aynı şey olamayacağı gibi iki aynı kişi de olamaz. buraya niye geldik bilmiyorum. yine bişeyler anlatmak istiyordum sanırım, yine herkeslerden özür diliyorum, belki de buna ihtiyacınız yoktur.
belki sadece susmak ve öyle durmak istiyordunuz. öyle ya ben bunu düşünmeliydim. ''bakın ben ne düşündüm, siz ne dersiniz'' diye heyecanını gizleyememek medeniyetinizin kaldırabileceği türden bişey değil. biri kafayı dinliyorken heyecanlanıp ona birşeyler anlatmak pek medeni bir davranış değil. bunu bilmediğimi mi sanıyorsun? aksine biliyorum, çok da iyi biliyorum, ancak kabul etmiyorum. mesele bu. şöyle bi düşünelim, hadi kolaylık olsun diye medeniyetin eşitlik ilkesine göre konuşalım. ''sen nasıl ki o hale girmek için hiç kimseden izin almadıysan ben de o hale girmek için hiç kimseden izin almıyorum. çok mu anlaşılmaz? sen melankoliye girerken kimseniz iznine ihtiyaç duymadı isen ben de heyecanımı yaşamak konusunda kimsenin iznine ihtiyacım yok diyorum.'' ''İkisi aynı şey değil'' diyorsan, ben de diyorum ki ''hayır ikisi de duygu halini alenen yaşama ile ilgili olduğu için eş değerlidirler, aralarında denklik vardır. insanın birini yaşarken hoş görülmesi ama diğerini yaşarken hor görülmesi tam bir saçmalık''.
''ben kendi dünyamda iken sen pat diye dalıp bişeyler anlatıyosun'' dersen, ''sana verilen oyuncaklarla idare etmesini öğrenmişsin ve bunun dışına çıkamıyorsun sen, orada öylece oturman iletişim kurmaman rahatsız edici'' derim. ne kadar tartışsak ta, sonuçta bunların hangisinin değerli olduğuna karar veremeyiz. bir öncelik sonralık yaratılamaz. çünkü her ikisi de hal.
her bir halin diğer hallerle etkileşimli ilerlemesinden dolayı herşeyin daha zengin hatta hayatın kaynağı olduğunu anlamalıyız. şöyle veya böyle vardır, eksi ile artı gibi. yaşam la ölüm gibi, geçmiş le gelecek gibi, üzüntü ile neşe gibi, bolluk ve kıtlık gibi.
yani herşeyin ve insanların birbirinden farklı olmalari en temel evrensel yasalardan. bu yasayı beğenmek ya da beğenmemekten bahsetmiyoruz. bu ayrıca konuşulabilir. ama olan bu.
yalnızlığın düşünsel boyuttaki nedeni anlaşılabilir, ancak günlük hayatta yani pratikteki görüntüsü insanı neden rahatsız eder? anladığım kadarıyla insan zihninin evrimini tekrar ederek geldiği için bir yerlerde tıkanıyor ya da oyalanıyor. ancak şu da ilginçtir ki orada oyalandığını da asla kabul etmiyor. dolayısıyla tüm bunları gören biri bu yüzden daha hoşgörülü olabiliyor. yani kafasının hangi çevrimde döndüğünü gördüğümüz için ona daha da fazla bir hoşgörü ile yaklaşabiliyoruz. diyelim para peşinde koşturuyor ama bunu maskelemek için bir sürü hikaye anlatıyor. işte o hikayelerin para kazanmayı maskeleyebildiğini sandığı için ona hoşgörü göstermeliyiz. diyelim para kazanmak için bir plan yapmış ve bunun için destek istiyor. yani günlük hayatında bulunmanı istiyor senden. örneğimiz üzerinden konuşursak, işte tam bu noktada başlıyor yalnızlığın pratik görüntüsü. sınıflı toplum çevriminin şurasında ya da burasında olduğunu biliyorsun. doğal olarak da oralarda düşünüp ona göre bir günlük hayat geliştiriyor. ve böyle bir günlük hayata seni de çağırıyor. böyle bir çağrıya evet ya da hayır denebilir tabi, o ayrı bir konu, yanıt vermek durumundaki kişiye göre değişebilir.
diğer yandan diyelim ki tam tersi olarak siz birşeyler düşündünüz ve yapmak istiyorsunuz. siz de gidip aynı şekilde ona sordunuz. ne düşündüğünüzü ve ne yapacağınızı. bu durumda o bir seçim yapacaktır, sizin günlük hayatınıza katılıp katılmamak ona kalmıştır. nasıl bir şey düşündüğünü ve bu düşündüğünüzün günlük hayatı nasıl etkileyeceğini anladığında, bunun ne manaya geldiğini çözemiyor. onun için anlamsız ya da boş bir uğraştır sizin önerdiğiniz şey. dolayısıyla önerdiğiniz şeyin getirdiği günlük yaşam da pek katlanılır bir şey olarak görülmüyor. işte bu noktada yani sizin günlük hayatında yer alamaması noktasında durmak yararlı olabilir. bana göre yalnızlığın günlük görüntüsü işte tam da böyle ortaya çıkıyor. tarihin o büyük resmini görmüş ve onunla bütünleşmiş bir kafanın günlük hayatı diyelim kapitalizm çevrimini yaşayan bir insan için ne kadar çekici olabilir ki. işte büyük resimle aynı soluğu alıp verenlerin yaşadığı yalnızlık böyle ortaya çıkıyor. düşündüğünüz ve yaptıklarınıza insanların katılması o kadar da kolay bir şey değil. dolayısıyla günlük hayatınızda düşünürken ve eylerken yalnızsınız. aynı frekansta kaldığınız arkadaşlarınız olsa bile genellikle onlarla çevrili olmuyor etrafınız. diğer yandan kapitalizm gibi bir alt çevrimi yaşayan arkadaşlarımızın günlük hayatına katılmak her zaman mümkün, ancak o arkadaşlarımız için bu pek de mümkün değil. ne kadar anlamaya ve katılmaya çalışsa da eski çevrimlerdeki yaşanmamışlıkları hep kafasını meşgul edecek. kafası eski çevrimin bir yerlerine takılı kaldığı için günlük hayatını devam ettirmek zorlaşacak. o yüzden senin günlük hayatının bir parçası olmaktan çıkar ve boşluk nerede ise doğrudan oraya akar. ve genellikle bunun nedenini perdelemeye çalışır. sınıflı toplumda gerçek nedenler üzerleri örtülsün diyedir bu arada. işte bu haldeki bir insanla gerçekten iletişim kurmaya çalışmak hep beyhude olmuştur. ''
diğer yandan diyelim ki tam tersi olarak siz birşeyler düşündünüz ve yapmak istiyorsunuz. siz de gidip aynı şekilde ona sordunuz. ne düşündüğünüzü ve ne yapacağınızı. bu durumda o bir seçim yapacaktır, sizin günlük hayatınıza katılıp katılmamak ona kalmıştır. nasıl bir şey düşündüğünü ve bu düşündüğünüzün günlük hayatı nasıl etkileyeceğini anladığında, bunun ne manaya geldiğini çözemiyor. onun için anlamsız ya da boş bir uğraştır sizin önerdiğiniz şey. dolayısıyla önerdiğiniz şeyin getirdiği günlük yaşam da pek katlanılır bir şey olarak görülmüyor. işte bu noktada yani sizin günlük hayatında yer alamaması noktasında durmak yararlı olabilir. bana göre yalnızlığın günlük görüntüsü işte tam da böyle ortaya çıkıyor. tarihin o büyük resmini görmüş ve onunla bütünleşmiş bir kafanın günlük hayatı diyelim kapitalizm çevrimini yaşayan bir insan için ne kadar çekici olabilir ki. işte büyük resimle aynı soluğu alıp verenlerin yaşadığı yalnızlık böyle ortaya çıkıyor. düşündüğünüz ve yaptıklarınıza insanların katılması o kadar da kolay bir şey değil. dolayısıyla günlük hayatınızda düşünürken ve eylerken yalnızsınız. aynı frekansta kaldığınız arkadaşlarınız olsa bile genellikle onlarla çevrili olmuyor etrafınız. diğer yandan kapitalizm gibi bir alt çevrimi yaşayan arkadaşlarımızın günlük hayatına katılmak her zaman mümkün, ancak o arkadaşlarımız için bu pek de mümkün değil. ne kadar anlamaya ve katılmaya çalışsa da eski çevrimlerdeki yaşanmamışlıkları hep kafasını meşgul edecek. kafası eski çevrimin bir yerlerine takılı kaldığı için günlük hayatını devam ettirmek zorlaşacak. o yüzden senin günlük hayatının bir parçası olmaktan çıkar ve boşluk nerede ise doğrudan oraya akar. ve genellikle bunun nedenini perdelemeye çalışır. sınıflı toplumda gerçek nedenler üzerleri örtülsün diyedir bu arada. işte bu haldeki bir insanla gerçekten iletişim kurmaya çalışmak hep beyhude olmuştur. ''
yaşayanım bunları yazdı ve internete birileri okusun diye koydu. yaklaşık dört beş yıldır tüm bedenimi ve ruhumu ele geçirdi. artık istediği yerde istediği gibi konuşuyor. bedenin ve ruhun kontrolünü ele aldığından beri tüm düzen değişti. ben bir canlı olarak bunlara nasıl katlandım bilmiyorum. yönetimin bende olduğu zamanları hatırlıyorum da ne güzel günlerdi. tüm bunlara hakim olduğum zamanlar çok geride kalmış meğer. güzeldi o günler. hem de çok güzeldi.
ilk zamanlar yönetimi geri almak için çokça uğraşmıştım ama artık bunun saçma bir çaba olduğunu fark ediyorum. o yüzden yönetimi alamasam da sürekli olarak parazit oluyorum her mevzuya. her şeye salçayım.
yaşayanımın farkına vardığım günden beri buradaki yerim gitgide daralıyor. ruh ve bedende gittikçe yok oluyorum.
yaşayanıma o günlerden bahsettiğim oluyor zaman zaman ama dinlemiyor bile. daha dün o kadar ürkek o kadar korkaktı ki, ortaya çıkmadan önce nasıl saklanıyordu. nasıl da korkuyordu buralardan. hele şimdilerde beni bir kaşık suda boğmak istiyor. sonuna kadar yok olmamı mı bekliyor, ama bu çok saçma değil mi. ben olmasam o da olmaz. kendisi iki de bir kafa ütülemiyor mu zıtların birliği diye.
bu aralar yine dellendi. konu müzik, neymiş efendim kimse ona müzik tavsiyesinde bulunamazmış, bu çok saçma imiş. neymiş, çünkü müzik tamamen kişisel bir şeymiş. artık yönetimde olduğu için kafasına göre hareket ediyor neyse biz bi arkadaşla görüşmeye gidiyoruz metro geldi, sonra konuşuruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder