
Tez 2: Uzay-zamanın birliği 13,7 milyar yıl önce büyük açılmayla hareketine başlamış ve birbirini takip eden çevrimler yaratmıştır. Enerji çevrimi, medde çevrimi, canlılık çevrimi, ilkel komün çevrimi, sınıflı toplum çevrimi ve insanlaşma/bilinç/bütünlük çevrimi olarak isimlendirilebilecek bu çevrimlerin her birinin kendine özgü nitelikleri vardır.
Tez 3: Her çevrim olağan sınırlarına erişince yeni çevrimin önü açılmış olur. Böylece yeni çevrim, bir önceki çevrimin içindeki potansiyel olmaktan çıkıp gerçek olay haline gelir. Yeni çevrimin ilk hali kararsızdır, kararlı hale geldikçe eski çevrimin temel niteliklerini bastırır, sansürler. Yeni çevrimin temel niteliği kararlı hale geldiğinde ise eski çevrimin tüm niteliklerini kendi yörüngesine alarak onu içerir.
Tez 4: Doğal ve toplumsal çevrimlerin tüm birikimi kişinin beynine, bedenine, ruhuna oluş sırasıyla ve yoğunluk değeriyle yansımıştır. Bu yüzden, çevrimsel akış her bireyin hayatında gözlenir.
Tez 5: Sınıflı toplum, doğadan ve insandan (ç)aldıklarıyla sürdürebilir kendisini. Ancak doğa ve insan, artık üzerindeki sınıflı toplum yükünü taşıyamayacak duruma gelmiştir.
Tez 6: Kişi ve toplum etkileşimi elli bin yıldır, genetik temellerin oluşumuyla beraber en az beş milyon yıldır işleyen bir tarihe sahiptir. Kişi ve toplum ilişkisi tarihsel akış içinde sürekli değişmiş, dönüşmüştür. Başlangıçtan günümüze bu dönüşümü belirleyen temel etken toplumsal erkten, kişisel erke doğru kayan tayftır. İlkel komünde kişinin adı bile yoktur, tarih bugüne doğru ilerlerken kişi de artık "birey olmak" potansiyelini gerçekleştirme cesaretini bulur...
Tez 7: Toplum doğadan çıktığında önce kadın ve erkek olarak parçalanmıştır.Daha sonra sınıflara, sınıflar zümrelere, çekirdek ailelere ve sonunda kişilere kadar parçalanmış durumdadır. Kişi ise kendi iç kişiliklerine kadar parçalanmıştır.Önceki çevrimlerde baskılanan cinsellik, doğa, yücelim, mülkiyet gibi açlıklarını bunlara sahip olsa bile günümüz sınıflı toplumunda doyuramaz. Kişi, önceki çevrimlere ait iç kişiliklerini bütünleyebildikçe hastalıkların beslendiği karmaşa yok olur ve gelecek toplumun temel yaratanı olur.
Tez 8: Bireyden önce toplum doğmuştur, birey ise toplumun ana rahminde olgunlaşa gelmiştir. Sınıflı toplumun sonunun yaklaşması itibariyle kişi artık yeni bir toplum biçiminin doğumu için hazırdır.
Tez 9: İç kişiliklerine kadar parçalanan birey üzerindeki sosyal baskı ve kurallar hafifledikçe kendi beyniyle/ruhuyla hareket etmeye çalışır. Eski çevrimlerin sosyal/kültürel/psişik baskılarının etkisiyle yaşamadığı ne varsa yaşamaya çalışır. Önceki çevrimlerin bastırılan faktörleridir bunlar. Bu yüzden ruhsal açlık haline gelmişlerdir. Temel açlıkları cinsellik,doğa,yücelim,mülkiyet açlığı olarak sayılabilir.
Tez 10: Kişi, açlıklarını bilince çıkararak kendi gelişimi için itici güç olarak kullanabilir. Açlıkları doyurmanın iki yolu vardır. Deneyerek yaşamak ya da bilinçle farkederek insanlaşma yoluyla doyurmak. İnsan, bu açlıklarını doyurdukça eski çevrimlerin tüm mirasını da edinmiş olur ve yeni bir toplum biçimi yaratabilmenin ilk koşulunu elde etmiş olur.
Tez 11: İnsanlığın biriktirdiği bilgiyi olaylar ve veriler yığını olmaktan çıkaran tüm bu bilgiyi iç bağlantılarıyla birlikte ifade eden ve bir bakış açısı kazandıran bilgi sentez bilgidir. Sentez bilgi, içindeki tüm unsurlarla beraber tarihsel akışı gösterir. Akışı net olarak görebilen, akışa en iyi uyumu yapanlar yeni toplumun öncüleri olmuşlardır hep. Ancak önümüzdeki çevrim için öncülük değil, akışın kendisi olmak sıfatı daha uygundur. Akış olmak ise tüm çevrimin birikimini anlamak ve bu anlayışla geleceği şimdiden yaşamaya başlamakla olur. Önceki çevrimlerde olduğu gibi bireye dışarıdan taşınamaz, öğretilemez, liderlik edilemez. Akışa uyum yapılarak akışın kendisi olunursa yardım edilmiş olunur sadece. Bireysel ve toplumsal varoluşun yolu buradan geçer.
Tez 12: Doğal çevrimlerin beyindeki mirası bilinçaltı, toplumsal çevrimlerin yansıması ise bilinçtir. Bilinçaltının tarihi yanında bilincin tarihi dünkü çocuk gibidir. Toplum gelişip güçlendikçe doğa tarihini unutmuş, bununla paralel olarak da bilinç, bilinçaltına hakim olmaya koşullanmıştır, zorlanmıştır. Sınıflı toplumun üretim yapmak adına doğayı kemirmesinin en alttaki nedeni de budur. Ancak akış denge arıyor. Bu dengenin kişi beynindeki ifadesi, bilinç ve bilinçaltının uyumudur. Bu uyumun önündeki en büyük engel ise kişinin eski çevrimlerden kalma inanç ve değer kalıplarıdır. Kişi bunları anlamaya bilinç-bilinçaltı uyumuna çalışmalıdır. Kendini bilmek çevrim yasalarını bilmekle birdir, çevrim her kişide benzersiz işler.
Tez 13: İletişim dirimsel bir özelliktir. İnsan başlangıçta yaşama ve üreme içgüdülerinin etkisiyle iletişim kurmuştur. Doğadan bağımsızlaşıp insanlaşmaya, toplum olmaya başladıkça beyinde konuşma merkezi oluşmaya başlamış ve konuşarak iletişim kurmuş. Yazıyı ise son beş bin yıldır kullanıyor. Son iki yüzyıldır ise resim ve videoyu da iletişim biçimlerinden biri olarak kullanıyor. İletişimin görünen biçimleri içgüdüler, konuşma, tamga, yazı, resim-video biçimlerine doğru bir evrime sahiptir. Günümüz insanı iletişim için tüm biçimleri kullanır. Yeni çevrimin iletişimi ise bunları aşan niteliklere sahiptir. Bütünsel bakışa ulaştıkça yeni çevrimin dalga boyu devreye girer. Mekan ve mekanik zaman sınırı olmaksızın, fiziki buluşma gerekmeksizin işler. İnsanlaşma düzeyinin eş'anlı algısına dayanır bu iletişim. Yeni nesillerin fiziken birbirini tanımadan kurduğu iletişimin temel dizgesi bunun üzerinedir, toplumsal kurallar kişiyi kendi çizgisine çekerken bu iletişim yolunu zedeler. Farkında olunarak sürdürülürse bu iletişim kaybolmaz.
Tez 14: Sınıflı toplum tüm düşünce ve pratikleriyle ölmüştür. Yaşayan ise sadece maddesidir. Geçmiş çevrimlerin sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel, sanatsal, kutsal ve genetik tüm mirasını kullanmıştır. Doğanın ve insanın tüm birikimini kurduğu devasa mekanizmalarla hovardaca harcamış ve sonun başlangıcını yaşamaktadır. Eski çevrimin ölümünü, her yeni çevrimde olduğu gibi en ileri algıya sahip ruhlar hisseder.
Tez 15: İnsanlaşma çevriminin oluş ritmini kadınlar ve yeni nesiller belirleyecektir. Cins, ırk, sınıf, ulus, din, ideoloji, kültür ayrımlarının her birini insanlaşma potasında eriterek yeni bir kaliteye ulaştırma potansiyeline kadınlar ve yeni nesiller sahiptirler. Erkeğin bu bakışa ulaşması ve bir tür danışmanlık pozisyonuna çekilmesi ise on bin yıllık iktidarsız iktidarının bir özrü olabilir. Dolayısıyla yeni çevrimin ritmi ve ruhu onların ellerindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder