9 Ağustos 2013

kelimeleri, mülkleri biriktirmek ve büyük akış...

biriktirmek sınıflı topluma ait bir alışkanlık. öncesinde biriktirmek eyleminin olması düşünülemez. günlük yaşamımızda düşünmeden eylediğimiz tüm eylemlerin bir tarihi var, biriktirme eyleminin de bir tarihi var. 
   ilkel komünleri inceleyen hiçbir araştırmacı ihtiyacından fazlasını biriktirme davranışını tesbit edememiştir. sınıflı toplum akademilerinin, barbarlığı aşağılamasının nedenlerinden biri de budur. ilkel komün insanı yani barbar biriktirmez, ihtiyacı yoktur. yaşaması için ihtiyacı olan ne varsa kendi doğal çevresinde bulunur zaten. doğayla iç içe hayatı onu tüm yeryüzünün doğal bir parçası yapar. ve yeryüzü kadar geniş çevresinde yaşaması için hemen her şey vardır. ne zaman ki komün şefleri yerleşme ve tarımla birlikte özel iktidar ve özel mülkiyet sahibi olmaya başladılarsa tüm komün gelenekleri gibi mülkiyet konusundaki alışkanlıklar de değişti. 
        en başta komün şefleri ve zigguratlardaki ortak komün mallarını korumakla görevli memurlar (bi bunlar daha sonraları bildiğimiz ilk din görevlilerine, rahiplere dönüşürler) ile birlikte bu malları kendi malları gibi kullanmaya başlarlar. ve tüm komünün ortak mallarını yavaş yavaş kendi özel mülkiyetleri haline getirirler. işte toplum biçiminin dönüşümü tam da bu noktaya bağlıdır. ilk kez sümer komün şehirlerinde ortaya çıkar ve
netleşir. sümer'de her şehrin bir tanrısını olmasının nedeni budur. o şehrin kurallarını o tanrı belirler. ilkel komün hayat tarzı sınıflı topluma dönüşür. 
         bir toplum biçiminden başka bir toplum biçimine geçerken hemen her şeyin de anlamı değişir. tüm yaşam alışkanlıkları değişir. beslenme alışkanlıklarından giyime kadar. biriktirmek de işte böylece önce geçim araçlarının istiflenmesi ile başlar, giderek istiflenen bu malları değiş tokuş ve ticaret malı haline getirir. sınıflı toplumun bugünki yapısını düşünürsek yedi bin yıllık tarihi boyunca ne kadar devasa dönüşümler yaşadığı daha iyi anlaşılıyor. 
          bu değişime hız veren bir düşünce biçiminden bahsetmeliyiz. her toplum biçimi eski toplumun tüm yaşam alışkanlıklarının eleştirisi ile de düşünce dünyasını farklılaştırır. sınıflı toplumla beraber geçim mallarını biriktirme alışkanlığı meşrulaşmaya başlar. oysa mantıklı düşünürsek biriktirmek davranışı komün şefleri ve etrafındaki bir avuç azınlık için yararlıdır. bu tür bir alışkanlığı komünün diğer bireylerinin kabul edilemez ve zararlı bulmaları beklenir. toplum için zararlı görülmesi halinde biriktirmek toplumun tümünde kabul görmez ve alışkanlık olarak yerleşemez. oysa bunun tersi bir şekilde biriktirmek alışkanlığı tüm topluma yerleşir. elbette komün şefine uzak olanlar arasında daha geç ve zor yerleşir. onlar hep daha paylaşımcı olmaya devam ederler. bugün bile sınıflı toplumdan uzak kalmış insan topluluklarında paylaşmak çok normal bir davranış olarak görülür.     
     sınıflı toplumda mülk sahiplerinin çıkarına olan davranışın ve düşüncenin tüm toplumca kabul edilebilir hale gelmesi üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu. günümüzde bu mekanizmaların işleyişini artık çocuklar bile çözebiliyor. ortak mülkiyeti kendi özel mülkü haline getirirken bunun tüm toplumun yararına olduğuna ikna edebilmişlerdir komün şefleri. bazen zorla bazen iknayla. 
       yaşam biçimi değişmeden düşünce biçimi de değişmez. avcılık ve toplayıcılık yaşam biçiminde hayvanlar evcilleştirilip kontrol altında çoğaltılıp sürü haline getirilince erkek kadın dengesi de bozulmuş oldu. böylece sürünün sahibi olan erkek toplumsal üstlük iddiasını geliştirdi. bi iddia kadın tanrıçaları öldürüp onların yerine erkek ata tanrıları ortaya çıkartmış oldu. orta asya'nın bozkırlarında başlayan bu ayrışma güneye inerek mezopotamya'nın verimli topraklarında tarımsal üretimi geliştirdiğinde daha da artıyordu. daha sonra yerleşik şehir komünleri haline gelip sınıflı topluma evrildiğinde ise yeni bir ayrım başlıyordu; mülk sahipleri ve diğerleri. kadın ve erkek ayrımı başladığında ortaya çıkan düşünce, ''erkek, kadını her açıdan korumalıdır'' şeklinde özetlenebilir. kadını erkek koruyacaktır, kollayacaktır. çünkü o zayıftır ve erkek onun yaşaması için gerekenleri temin etmelidir. 
          oysa sürü ortaya çıkmadan önce böyle bir düşünce biçimi yoktur. kadın kendisini hiç de öyle güçsüz hissetmez, korunmaya da ihtiyacı yoktur. neye karşı korunacaktır. işte erkek sürüyü evcilleştirip buradan toplumsal iktidar fikrini çıkartınca kadın da kendisini güçsüz hissetmeye başlar. kadının kendisini güçsüz görmesi görüldüğü gibi temelsiz değildir. elbette devamında kadın tanrıların yerini erkek tanrılar alır. komün kadını lilith kötülenerek yer altına gönderilir ve erkeğin kaburgasından bir havva yaratılır. özel mülkiyetle birlikte toplum mülk sahibi olup olmamaya göre parçalanmaya başlar. 
       erkeğin kadın üzerinde iktidar geliştirirken kullandığı düşünce biçimi sınıfsal iktidar kurulurken de görülür. düşünüş yöntemi aynıdır. mülkün ve iktidarın sahibi sınıf, kendi çıkarını tüm toplumun çıkarı olarak görür. kendi sınıfsal yararları ile toplumun tümü için olanı bir ve aynı şey olarak anlatır. 
        komün gelenekleri ve bilgi birikimi totemlerin emirlerini uygulamak üzere kuruludur. bu totemler yaşamlarını sürdürmelerini sağlayan gerçek nesnelerin simgeleridir. yaşadıkları coğrafyanın önemli bir parçası olan bir hayvan, bitki ya da bir dağ olabilir. işte bu hayvan va da bitki onunla aynı dünyanın ve evrenin ruhunu taşır. hatta herşeyin birbirine görünmez bağlarla bağlılığının bir simgesidir. geçmiş tüm ataların ruhları da yok olmamıştır, totem aynı zamanda onları da temsil eder. tüm bu döngünün kendisini totem temsil eder. komüne tüm hayat kurallarını totem hatırlatır. işte böylesine köklü bir gelenekten ötürü totemler yarı tanrılara dönüşünce de tek tanrıya dönüşünce de çok etkili oldular. komün şefleri toplumsal kuralları temsil eden totemlerin emir ve yasaklarını uygularlar. totemin emri ya da yasağı ise komünün hayat tarzı tarafından belirlenir. görüldüğü gibi insanlar yaşam biçimlerinin sağlıklı devam edebilmesi için ihtiyaç duydukları kuralları kendi ihtiyaçları doğrultusunda belirledikleri halde, bunu totemin bir isteği olarak sunmuşlar, öyle algılamışlardır. bu algılayışta bir sorun varmış gibi görünür. özellikle akademik kafalar tarafından pek anlaşılmayan bir durumdur. nasıl olur da kendi koyduğu kuralı totemin emri ve yasağı olarak sunabilir ve buna ikna olabilir. akademik kafaların üzerinden atladığı şudur; insan hayvan beynine yasaklar koyarak insanlaşmıştır. ön beyin bu yasaklar yerleştikçe anatomik olarak da belirir. bir kez bu karşıtlık (insan-hayvan) kurulunca hep yeni kurallar gelmiştir. insan hayvan beynine uyması gereken yeni kurallar koyar olmuştur hep. işte bu kuralların temsilcisidir totemler. yani ön beyin dediğimiz insan beyninin temsilcisidirler ve en az ön korteks kadar eski bir geçmişe sahiptirler. komün totemleri, yarı tanrı insanlara dönüşünce toplumsal kuralları temsil eden bu yarı tanrılar artık kendi sınıfının çıkarlarını tüm toplumun çıkarları olarak sunuyordu. elbette çok eski bir geleneğe dayandığı için tüm toplumu buna inandırabiliyordu. mülk ve iktidar sahibi sınıf biriktirmeyi icat edince bu biriktirme işinin tüm toplumun çıkarına olduğunu anlattı. kamusal ihtiyaçlar karşılanıyordu...
          sonuçta biriktirmek insanın en eski geçmişinde bulunmayan bir davranış. bu davranışı en çok son yedi bin yıllık sınıflı toplum tarihi içinde edinmiştir. herşeyin ortak olduğu, kardeşliğin ve paylaşımın hükmü sürüyorken özel mülkiyet denen şeytan herşeyi mahvetti. insanı cennetinden kovdurdu yani komününden. cennetten (komünden) kovulan insan yeryüzünde büyük bir imtihana tabi tutuluyor şimdi. evet daha yakından baktığımızda sınıflı toplum geçici bir toplum yapısı. öncesinde hiçbir şey biriktirmeyen insan toplumuna ikilik girdiği için, artık birilerinin güvenilmezliği kesin olarak anlaşılınca birşeyler biriktirmeye başladı. çünkü toplumun bir kısmına güvenmiyordu. bir kıtlık anında herkese güvenemezdi. o yüzden fazla buğdayı ve yağı biriktirmeliydi. bu davranış giderek biriktirilenlerin, aşırı artması ile bunların ticaret malı haline gelişini izliyorduk. dengesizce biriktirmek diğerlerinin elindekini almak anlamına geldiği için geçim araçları olmayanlar çoğalır ve bunlar müşteri olur artık. eski kardeşlik bozulmuştur o bir müşteridir, tüketicidir. yedi bin yıldır yaşadığımız bu saçmalık akıl hastalıklarının da kökeninde yatan sebep aynı zamanda. 
       dünya ile bir bütün halinde uyumlu bir hayat temeli vardır insanın. üç milyon yıllık geçmişimizde oluşmuş bu temel yeryüzünün ihtiyacımız olan her şeyi bize zaten sunacağını söylüyor. bunun için özel bir çaba harcamana gerek yok, ama sen sınıflı toplumda edindiğin alışkanlıklarla yaşamaya devam ettikçe bu zorlaşacak. tüm hastalıklarının, zayıflıklarının, kendini yok etme eğilimlerinin gerçek çaresi de bu gerçeği görmene bağlı. evet yeryüzü sana herşeyi sunuyor. aslında sunuyor diyemeyiz, bu onun için doğal bir oluş hali. özellikle senin için bir şeyler getirmiyor dünyaya. o öyle var oluyor, dünyaya birşeyler getiriyor ve bunu yapmak onun doğal hali. sen de sadece onun bir parçasısın, o kadar. ne o senin için yaratıldı, ne de sen onun için yaratıldın. kimse kimsenin efendisi değil ve olamaz. bu gün öyle imiş gibi görünse de bunun sürdürülebilir bir hayat olmadığını artık ilkokul çocukları bile anlayabiliyorken, nasıl olur da misal şirketler, hükümetler, insanlar bunu göremez. işte mesele bu....ya bu gerçeğe göre yaşayacaksın ya da tersi. 
         yani ya biriktirirsin ya da biriktirmezsin. artık eskisi gibi felsefi, siyasal, ideolojik hiçbir gerekçe bu gerçeği görmemize engel olamaz. yani artık nasıl yaşadığını biliyorum, o halde sen kimsin buna karar vererek yaşamalısın...bu soruyu atlayabilirsin ama hep önüne çıkar...ve o kadar sürprizlidir ki şimdiye kadar bu mevzuda edindiğimiz hiç bir bakış yanına bile yaklaşamaz...meğer tüm bunlar basit birer egzersizmiş....daha ötede bir şeye ulaşmak için çalışılması gereken, bir kulak dolgunluğu bir zihin çalıştırma alıştırması gibi imiş meğer....
       yeni bir dünyanın kapıları diye bir şey yok....dünyayı eski ya da yeni diye ''kelimelemek'' bilinmeyen büyük bir sorun....bu bir ve aynı dönüşüme kelimeler bulmaktan vazgeçmeliyiz...artık buna gerek yok, artık keyfini çıkarmalı...izahatların sonu gelmeli....evet bir grup insan için olay çok açık, kelimelerle anlatımın sonuna gelinmiş. böyle böyle ve böyle. o yüzden son kelimeleri yazıp kelimeler aleminden uçmak zamanı gelmiş. 
    ''gerçek'' akılda kelimelerle yoğrulur ve aslının türetilmiş bir versiyonu haline gelir. kelimeler, kavramlar efendiler gibi yerleşmişken aklın başköşesine biz hala düşündüğümüzü mü sanıyoruz. evrenin büyük akışına hiçbir kelime uydurmayın bakalım akıl ne yapıyor. yaşayanın bu günü de ilginç olmuştu, beklemediği bir anda beklemediği bir cevher çıkmıştı...görmenin ne demek olduğunu bildiği için kendisiyle gurur duyuyor yaşayanım...ne oldu bu havaya filan girdi galiba...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....

Sana diyorum, sen konuşurken söylediklerinden ziyade onların arkasındaki gerçek görünüyor. Sen bunu farketmezsin, yani bilinç dü...

Tüm Yazılar

Yazı Başlıkları
Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....
Sihirli Geçişlerin İzinde
FİLMİN ÖTESİ
The Grand Flowing
Sendikal Manifesto
Aile Biçimleri-Kadın-Tek Eşlilik-Aşk
TOPLUMSAL ÇEVRİMDE İKİ BÜYÜK TIKANIKLIK ve İKİ BÜYÜK DOĞUM
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-8.Bölüm İNSAN KUTSALLAŞTIRDIĞINA İNANIR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-7.Bölüm HAVVA'NIN ELMALARI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-6.Bölüm EFSANELER ve KUTSAL KİTAPLAR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-5.Bölüm KURAN ve MUHAMMED PEYGAMBERİN BİLİNCİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-4.Bölüm TOTEM NEBULASINDAN YILDIZLAŞAN TANRILAR ve PEYGAMBERLERİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-3.Bölüm BİLİM ve DİN YORUM ZENGİNLİĞİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-2.Bölüm KUTSALLIĞIN ÇEKİRDEKALTI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-1.Bölüm BAŞLANGIÇ
Gençarov'un Askerleri
Luwiler ve Erkenci Domestikler
Krizler ve Kerterizler...Hoşgeldiniz...
İnsanlaşma Devam Ediyor
Asıl Sorunumuz Her Alanda Çürüme
Bütüncül Manifesto
Kadın ya da Lilith'i Beklerken
İlahiyat Bilgisinin Kökeni Üzerine
Gençarov'un Askerleri
ZYKLEN UND MUSTER VON EİNEM INDİVİDUUM
Cinsel Yasaklar Çiğnenirken
Korku Anayasası
GEZİ AND THE REAL ELECTIONS…
Jiman
kaosun şartı üçtür...
SİYASETİNİZ
Medeniyet Çökerken Bilgi Yapıları
Ruhun Kökeni
Gözleyen ve Gözlenen
Çevrimler ve Birey Örüntüsü
Akışa Uyum_Doğumun üçüncü Aşaması
Moloch ve Ötesi...
Bize Siyasi Değil Hayati Program Lazım
Akışı Kavramak_Doğumun İkinci Aşaması
Akışı Görmek_Doğumun İlk Aşaması,
erkeksi ölüm...
Siyasal Fareler ve İnsanlar...
Şiddet Kullananı Vurur...
neden bazı şeyler yerine başka bazı şeyler olur
bilen ve...bilinen ve...birleşik alan ve...(video)
ustaların kişisel bütünlüğü
İnsanlaşma Tezleri
İş ve Çalışma
İnsanlaşma Çevrimine Giriş (video)
Çevrimler ve Birey
Büyük Akış (video)
düşünce...kralımız...
İnsanlaşma Çevrimi ve Yeni Aşklar...
tonal ve nagual
kelimeleri, mülkleri biriktirmek ve büyük akış...
İnsanlaşma Şöleni...
Gezi Ruhu Kişinin ve Toplumun Yeniden Doğumudur...
Yeni Nesil Tarih Sahnesine Çıkmıştır: "PUTLARA TAPMAYIN..."
İnsanlaşma Kuşağı
İnsanlaşma Yolu
Yaşam ''talep'' edilmez...
taksim,ağaçlar ve yarını bugünden kurmak
Parçalanma ve Toparlanma
tanrı parçacığı,hem hem,farkındalık ve kavramlar...
sinema anlatım dilidir...
THE MATTER IS NOT THE "WOMAN"
mesele olan kadın değil ki...
*ruhsal sorunların kökenine dair *doğa-insan,bilinçaltı-bilinç,nefis-ruh *çevrimlerin birbirini baskılaması ve kullanması
İbni Arabi,CERN,Şaman,An
bir'in yolculuğu...
7 kat bilinç-7 kat sema
yolculuk
ilk gün...
oldum sandığın şeyin esamesi
Türklerin İslamlaşması,Devletleşmesi ve Medeniyete Geçişleri
Hasan Sabbah
Lilith'den Havva'ya
Kabile