Akışı Görmek_Doğumun İlk Aşaması,

  Çevrimlerle ilerleyen büyük bir akış olduğunun farkına varılması doğumun ilk aşamasıdır. Evrenin oluşumundan bugüne ve geleceğe devam eden akışın görülmesidir olay. İnsan bilinci, var olduğundan beri akışın nasıl devindiğine kafa yormuştur. Akışın şurasını ya da burasını keşfetmeye çalışmışlar tüm tarih boyunca. Bugün daha net çizgileriyle ve daha kolay yapabiliyoruz bu işi. Tüm bilim alanlarında devasa ölçülerdeki bilgi birikimi buna imkan veriyor.

    Son çeyrek yüzyıldır özellikle kuantum, genetik ve kişi odaklı bu bilgiler birikmeye devam ediyor. Artık, atomaltı, hücre altı ya da toplumun en küçük yerelliği olan kişialtı diyebileceğimiz bilgi düzeyindeyiz. Bu alanlarda biriken bilgi, birikim bilgisi olarak kaldığı sürece işimize yaramaz. Ancak biriken bilginin sentez bilgi dediğimiz bilgi türü haline getirilmesi durumunda karşımıza daha muazzam bir manzara çıkar. İşte ''akışa ait keşiflerin artmasıyla birlikte onu daha net görebiliyoruz'' derken de daha çok sentez bilgi alanındaki keşiflerden bahsediyoruz. Yoksa her hangi bir alandaki bilginin artmış olması tek başına bir anlam ifade etmiyor. Olsa olsa yeni bir teknoloji için zemin oluşturur, hayatın bütünsel kavrayışına götürmez bizi. Sentez bilgi ise, alanlarda biriken bilginin diğer tüm alanlarla bağlantısının kurulması demek. İşte bu bilgi türündeki yeni keşiflerle birlikte akışı daha duru görebiliyoruz. Karşımıza çıkan manzara ise çevrimlerle ilerleyen bir büyük akıştır. İçinde tüm elemanları barındırır.

        Lilith Örneğinde Akışı Görmek,   
     Lilith'in adı 7 bin yıllık sınıflı toplum öncesinin efsanelerinde geçiyor. İlkel komün hafızasına kazınmış hayatın kökenini simgeleyen kadın tipini simgeliyor Lilith. Tabi daha sonra erkek, sürü ekonomisine hakim olunca kadın ikinci plana düşürülmüş. Dolayısıyla efsanelerden de çıkarılmış. Bu defa efsanelerdeki katın tipi eve kapatılmış ve git gide erkeğin hakimiyetine, korumasına muhtaç bir kadın tipine dönüşüyor. Kadının adının, simgelerinin nasıl dönüştüğünü örnekleyerek akışı görelim.
    Efsaneler,mitler simgesel dille konuşurlar. Toplumun yaşama ve üretim biçimi değiştikçe değer verilenler, nesilden nesile aktarılması gereken bilgi birikimi de değişir. İşte efsaneler, mitler bu bilgi birikimini simgesel karakterlerle aktaran ortak toplumsal kurgulardır. Bu kurgu erkekle eşit Lilith'in sosyal konumunun değişimiyle beraber değişmiş ve kadını erkeğin kaburgasından çıkaracak kadar hayret verici hallere bürünmüştür. Mitlerin bu simgesel dili göz önünde bulundurulursa eğer Lilith'den çıkan İnanna'ların, İştar'ların, Meryem Ana'ların, Kibele'lerin, Afrodit'lerin nasıl birbirine dönüştüğü daha açık görülebilir. Doğadan çıktığında ilk aldığı isimlerden Lilith'in sınıflı toplum tarafından işine geldiği gibi isimlendirilip işlevlendirildiğini daha net söyleyebiliyoruz. Komündeki birlik hali sınıflı topluma geçişle beraber baba-oğul-kutsal ruh haline geliyor. Akışın kendine özgü bir dili var ve bu akış diyelim Meryem ana aracılığı ile kendisini anlatacak bir peygamber üretiyor. Peygamber de bu üçlemedeki işlevine uygun olarak akışı anlatıyor. Meryem ise artık Lilith değildir, sadece akışı anlatacak bir peygember doğurmaktır işlevi. Yani eve hapsolmuştur ve görevi çocuk doğurmaktır artık. Meryem kökünü İnanna'dan alıyor. İnanna Sümer tanrıçası, aşk, bereket ve savaşçıların tanrıçası. Medeniyet henüz Sümer'de çok genç olduğu için komün gelenekleri hala çok etkindir, canlıdır. O yüzden İnanna, komüne daha yakındır, kadın erkek bütünlüğünü temsil eden yönü daha baskıncadır. Aşkın, yani hayatın ve bolluğun tanrıçasıdır. Bütünü temsil eder, bütüne moral verir. Zaten komün tarafından yaratılmıştır. Komün aklının soyutlamasıdır. Komünün kendi ihtiyaçlarına uygun tahayyülünü ifade eder.

    Ama iş Meryem'e geldiğinde artık o birlik (komün) hali iyiden iyiye bozulmuştur, sınıflı toplumun artık yerleşmiştir. O yüzden de İnanna ya da İştar Meryem'e dönüştüğünde akışı anlatmaya yetenekli bir insan doğurmaktır artık onun görevi. Ötesine de karışmaz fazla. Lilith'in Havva'larla, Meryem'lerle, Afrodit'lerle, Venüs'lerle düşürüldüğü hal böyledir. Komünde erkekle birlikte hatta ondan bir adım önde olan kadının düşürüldüğü bu feci hal bugün daha da fenadır.        

      Sınıflı toplum her şeyi olduğu gibi kadını da tamamen yok etmek üzere işliyor. Türlü tezgahlarla, incik boncuklarla kandırmaya çalışıyor. Garip kıyafetler içine sokup, gerçeği makyajlayarak illüzyonlarla erkeğin dikkatini çekmeye çalışan bir pozisyonu reva görüyor. Oysa bu hesap her zaman tutmayacaktı ve artık tutmuyor da zaten. Bugün anlıyoruz ki tüm tanrıçalara da tanrılara da peygamberlere de kaynaklık eden bir Lilith var. Ve Lilith tüm tarihsel verileriyle ve insanlığın düşünsel çevrimleriyle birlikte ispatlanmış durumda. Sınıflı toplum onu, o kadar şekilsiz, karaktersiz hale getirmişki, bugün Lilith arayışında olan birkaç kadın görebiliyoruz sadece. Ama sürekli artıyor sayıları. Bilerek ya da bilmeyerek girdikleri Lilith'i arayış yolu onlar için son derece keyfli bir taraftan da.
      Lilith bir örnek olsun diye anlatıldı. Kadın ya da başka bir özne kendini keşfetme yolculuğunu ''akışın bütünselliğini''  kavramadan tamamlayamaz. Akışın içindeki özne (bilinç de diyebiliriz), doğanın ve insanın yaşadığı çevrimlerin o büyük resmini gördükçe hem kendisini hem de akışın anlamını fark eder.
      Çevrimlerle ilerleyen büyük bir akış olduğu fark edildiğinde büyük resimdeki detaylar da belirginleşir. Akıştaki değişik motiflerin, çok farklı imiş gibi duran konuların birbiri ile örüntüsü apaçık görüldüğünde doğumun bir sonraki aşaması kapıyı çalıyor demektir. Tüm doğa ve toplum tarihinin aslında tek bir akış içinde ilerlediğinin fark edilmesi bizi doğumun bir sonraki adımına götürür....