30 Temmuz 2017

Asıl Sorunumuz Her Alanda Çürüme


Kişi Çevriminin Diğer Yüzü
Eski toplumun son limanı kişi çevrimi evrensel niteliklidir. Sınıflı toplumun antik, modern zamanlarından sonra açılır ve içinden çıkageldiği çağların bütün izlerini bedeninde ve ruhunda taşır, bizim gibi. Ve bu geçiş çağının en büyük sorunu da bu gelişmeye bağlı olarak ortaya çıkar. En başta insan olmak üzere hemen her şey çürür, yozlaşır, çölleşir. Bu, kişi çevriminin diğer yüzüdür.
Toplum en başından beri kendi rahminde ‘kişi’yi geliştirip güçlendirmişti tarih boyunca. Çağımızda ise kişi sınıflardan, uluslardan, geleneklerden hemen her tür sosyal bağdan kurtulup serbestleşiyordu. Kişinin sosyal bağlarından kurtulması bu çağın orijinal tarafıdır. Sosyal bağlarından serbestiyet kazanan kişi, çağın en temel iki özelliğinin yaşar; kişilik parçalanması ve uyum. Para, zaman ve çevre bulduğu sürece parçalanma süreci devam eder. Parçalanma süreci boyunca kişi açlıklarını doyurmak için harcar bunları. Para, zaman ve çevre ilişkilerini bir tür yakıt olarak kullanır. Bu yakıtlar olduğu sürece de açlıklarının peşinde paralar kendisini.
Diyelim ki bu parçalanma cehenneminden şifa bularak toparlanarak çıktı, işte o zaman daha önce şuursuzca koparıp attığı tüm sosyal bağlarla yeniden tanışır. Onları yeni baştan, büyük resimle irtibatlarını kurarak, bilinçli olarak yaşar. Bu esnada bu bağların bir kısmını da eler. Kalan kısmıyla yeni bir kodlama üzerinden ilişki kurar ve her birini olması gereken mesafeye yerleştirir. İşte tam burası yeni tür insanlaşmanın değerlerinin hayat bulduğu yer olur. Bu gerçekleştiğinde eski çevrimin hiç bir mirası rahatsız etmez, edemez.

Kişi çevriminin bir özelliği olarak bahsettiğimiz kişi serbestisi bildiğimiz anlamıyla özgürlük, eşitlik, demokrasi kavramlarıyla karıştırılmamalı. Kişi serbestisi, hayatın genel akışı üzerinde kişi etkisinin öne çıkmasını engelleyen bütün eski zincirlerinden kurtulmasını anlatan bütünlüklü bir gelişimin kavramsallaştırılması olarak görülebilir. Az önce saydığımız demokrasi vs civarındaki tüm kavramlar esasında kişi etkisinin belirginleşmesiyle hayat bulmuş politik paradigmalardır. Tüm bu gelişmeler kişi etkisinin birer arayüzüdürler, bunların hepsini masaüstünde görürüz fakat arkada daha köklü yasalar işler.
Parçalanma sürecindeki kişi açlıklarının peşinden koşar sürekli olarak. Açlıklarını ya deneyerek ya da farkındalıkla giderebilir, anlayabilir, çözebilir. Ve böylece toparlanma, denge ve uyum sürecine girer. Elbette deneyerek çözmek en acılı yoldur. Öte yandan denenmiş, yaşanmış ve ne olduğu anlaşılmış hallerin tekrar tekrar yaşanması ise ibret vericidir. Kişi eğer açlıklarını hale yola koyabilirse uyum sürecine ve dolayısıyla doğum sürecine girer.
Bu çağda insanlığın en büyük sorununun yozlaşma, dejenerasyon ve çürüme olduğunu biliyoruz. İnsan ve insanın temas ettiği her şeyin orijinal halinden en uzak noktaya sürüklenmesi sözkonusudur. İnsanı bozan bu hallere bugün daha yakından bakmak faydalı olabilir.
Serserilik, ait olduğu topluluktan, sınıfından kopmuş Fransızca anlamıyla da çok somut olarak ‘de klase’ yani sınıf dışı insanı anlatır. Yalancı, ödlek, güce karşı yaltaklanan, palavracı, güvenilmez ve aşağılık kompleksi yüzünden her tür hainliğe meyilli insan anlamındadar. Böyle bir karakter uygun suları bulduğunda yozlaşma konusunda coşar, akla hayale gelmedik haltları işler.  Özellikle bütüncül gözle görme yeteneğimiz henüz gelişmemişse başkasında ya da kendimizdeki bu tür eğilimleri fark etmek zorlaşır. O yüzden bugün yozlaşma, serserilik ve çürüme hayatımıza inceden sızar ve zehirler. İçine sızdıkları yapıyı da kendilerine benzetme eğiliminde oldukları için bunları bulunduğu ortamda ayırt etmek zordur.  Bu eğilimler, yeninin gelişmesini engelleyen psikopati ve sosyopatiye doğru boyutlanarak hastaık zemini olurlar. Örneğin eleştiri istemez, kural yoktur, üretmeyi, çalışmayı, istikrarı sevmez, sorumluluk almaz, alsa da yapmaz vs. Aşağılık komplekslerini ve bencilliğini keyfi için, konforu için kullanma maharetini ustalıkla geliştirir. Çoğu kez kendi de farkında olmadan para, zaman ve çevresini konforundan vazgeçmemek için kullanmayı öğrenmiştir örneğin.
Doğumlar gelişirken, eski çevrimlerin tüm kalıntıları hatırlanır. Serserilik de bu arada sınıflı toplum kalıntısı bir alışkanlık olarak yeniden hatırlanır. Yasanın bu şekilde işlediğini bilmek herhangi bir yozlaşmanın sinsi bir şekilde içimize yerleşmesini önler. Eski çevrimlerin bizdeki mirasını büyük resimdeki olması gereken yerine oturtamazsak gerektiği gibi doğamayız. İşte geriye dönüp yeniden tanışacağımız bir karakter özelliği olarak serserilik, yozlaşma ve çürümeden bahsediyoruz.Erkek sistemiyle birlikte hayatımıza girmiş bir eğilimi anlatır aslınta tüm bunlar. Ve en eski ve en sinsi karakter bozukluğudur. Sosyopati ya da psikopati virüsleriyle el ele yürürler.
Özgürlük adı altında yapılır daha çok ve tembellik gibi ya da tam tersi acelecilik gibi görünür. Kendisiniden güçlüyle dost olma, güçsüzü ezme eğilimindedir. Bunlar genel tarzıdır. Ancak görünümü sağdan, soldan siyasetçi gibi olabilir, loto, maç, yarış, kumar kovalayan biri gibi görünebilir, hazır yiyici mirasçı gibi görülebilir, aşık gibi ya da müslüman gibi veya da sanatçı gibi görünebilir. Görünüm değişebilir fakat temas halinde olduğu her varlığa bir tür kötü enerji bulaştırması değişmez. Gerçekte yaptığı şey parçalanmada oyalanmak, açlıklarının peşinde patinaj yapmaktır. Sorumluluk almamakta, kendisine ve çevresine saygısızlıkta ısrarcı olur, üzülemez. Duygu kaşarlaşmasının farkındadır ama devam eder. Derisi kalınlaşmıştır ve aynın hataları tekrarlar. Kuralsız, gevşek insan insan ilişkilerini, ahbap çavuşluğu sever, eğlenmeye ve bi’şeyler içmeye bayılır. İşte çürüme bu tür bir yozlaşmanın uzunca süre devam ettirilmesiyle ortaya çıkar. Para ve zaman bulmuş serseriliğin son durağıdır, kişisel veya toplumsal çürüme o durakta başlar.
Bir kategori olarak yeterince para ve zaman bulamadığı için halk sınıfları içinde onların çöpleriyle beslenen, kişisel ve toplumsal gelişimi engelleyen ve bozan ne kadar alışkanlık varsa hepsi yozlaşma içinde tanımlanabilir. Yozlaşma ya da serserilik kendisine nasıl ortam bulur, sebebi nedir? Yozlaşmanın nedeni, genel olarak sınıflı toplum yapısı içinde hastalıklarımızın geretkiği gibi şifalandırılmaması, yeteneklerimizin desteklenmemesi ve eski çevrimlerin mirası açlıklarımızın insancıl bir şekilde giderilememesi gibi temel nedenleri var. Sınıflı toplumun tüm örselenmişliklerini barındırır içinde. Bilinçsizlik, yeteneksizlik, insancıl yücelimler yaşayamama, cinsel, mülkiyet vs açlıkların yine insancıl yollardan çözülemeyişi yozlaşmanın gelişme ortamı olur. Tüm bunlar yedi bin yıl boyunca toplumlarda, kişilerde ve özellikle örselenmiş ruhlarda tortulaşarak birikmiştir. En büyük mahareti de kendisini gizleme yeteneğidir. Kendisini gizleyerek tüm enerjisini bu hayat tarzını sürdürebilmek için harcar. Yozlaşmanın bir yaşam biçimi olarak pratik savunusunu yapar aslında.Bir türlü çevrim yasalarına uyum sağlayıp gerçek enerjiye ulaşamaz, açlıklarının peşinde patinaj yapar durur.
Bunların içinde özellikle son yıllarda yaygınlaşan aydın serseriliği dikkat çekicidir. Bu türün  ilk göze çarpan özelliği bilgiç oluşudur. Bu bilgiçliğiyle bildiğimiz serseriliği dünyanın en güzel en doğru davranışı gibi surmaya çalışır. Serseriliğin teorisini yapar, “mükemmel olmaya gerek yok, ne yani yasak mı uygulayalım” gibi temel tezleri vardır. Yozlaşmayı ve serseriliği doğru davranış olarak formüle eder ve bu yozlaşmayla yücelmeye çalışır. Örneğin aldatmanın insanın doğası gereği olduğunu yazıp söyleyebilir, örneğin söz vermenin insan doğasına aykırı olduğunu bilmeyenlere yutturmaya çalışabilir. Serserilikle yücelmeye çalışan kişi yaptıklarını doğruymuşçasına teorileştirir.
Yozlaşma ve çürüme eğilimleri doğası gereği, daima daha güçlüye, daha zengine özenir ve içinden çıktığı kabuk her ne olursa olsun onu tekmelemeye çalışır. Özellikle eğitim, kültür açısından daha şanslı kesimlerdeki insanlarda kişi serbestisi belli tipik görünümler kazanır. En tipik davranış şekli, eski gelenekleri ve ilişki tarzlarını aşmış görünmektir. Bunlardan tiktinti duymak, bu tiktisntiyi zaman zaman ifade etmek ve bununla övünmek gelir peşinden.
Kişi serbestisi gelişirken eski çevrimlerin sosyal yapıları da eskisi gibi kalmaz, zayıflar ve erirler. Bu yapılar yeterince insanlaşamadıkları için kişiler için güvenli liman olamazlar, kişiyi sarıp sarmalayamaz, kapsayamaz. İşte biraz da bu yüzden çağımız yozlaşmaya, serseriliğe uygun bir çağ olur. Çünkü bütün sınıflı toplum örselenmişlikleri birikip genetikleşmiş, nihayetinde gen yozlaşmasına kadar varmıştır. Örneğin, homoseksüelliğin ve benzeri eğilimlerin bu derecede geçer akçe olarak sunulması, normalize edilmesi normal olabilir mi? Homoseksüalite ve benzeri  eğilimlerin nasıl değerlendirildiği ayrı bir konu. Burada ilgi çekici olan, insan türünün üreme sistemi, bu eğilimlere  şans tanımadığı ve onları selekte ettiği halde neden bu eğilimler özellikle burjuva, küçük burjuva sınıf ve tabakalarında  talep ve arz edilir hale gelmiştir? Toplumsal çevrimlerin özellikle sınıflı toplum yapısının içine girdiği yeni çağla ilgisi var bunun. Çağımız kişilerin son zerresine kadar parçalandığı bir çağ ve sistem bu parçalanmanın ömrünü uzatabilecek her projeyi gündemine alabilir. Çünkü kişi çevriminde kişi açlıklarıyla beslenir sistem. Kişinin parçalanması, şuursuz, bağımlı karakter haline gelmesi ya da getirilmesi sistemin ömrünü uzatması için hayati öneme sahip. Kişi açlıklarını kışkırtmak demek, o açlıkları gideren piyasaların yaşaması demektir. Malum, sınıflı toplumun hayat damarları piyasalardır ve her dönemin yükselen ve batan piyasaları olur. İşte kişi çevrimi dediğimiz çağın bu yönü, yeni piyasalar açma imkanını sunduğu için sistem bu açlıkları sürekli kışkırtma yolunu tercih eder.
Parçalanmada oyalanan kişi gerçek gelişmeyi, gerçek sevgiyi, mutluluğu pek sevmez. Bunların rolünü yapmayı sever, çünkü bu rolün içinde yozlaşmayı gizleyebilir. Örselenmiş, aşağılanmış yarı köle ruhlarda bu roller genellikle uyumsuzluk olarak yansır ve gelişir. Bu uyumsuzluk yaratma eğilimi doğru ve güzel olan şeyler için de devreye girer her zaman. O yüzden bu tür bir oyalanma ya da patinaj her zaman yozlaşmanın, çürümenin yani aslında ölümün beslendiği zehirli tarlalardır. Çevrimde ölen ve doğan taraflar bulunur her an. İşte çevrimin bu ölen taraflarında fazlaca oyalananların moral değerleri, yaşam enerjileri bu nedenle düşük olur. Yaşam enerjisi düşük olunca insanı oyalayan, uyuşturan bin bir çeşit yılana tutunma ihtiyacı duyar.
Çürüme ve yozlaşma, her çöküş çağında olduğu gibi bugün de en temel toplumsal ve kişisel sorundur. Nasıl ki kuruluş aşamaları ruhsal bir tazelenme yaratır, çöküş dönemleri de tersine çürüme hissi yaratır ve bir çevrim kapanırken bu çürüme ayyuka çıkar. Toplumsal veya kişisel çürüme geçmiştekine benzer bir şekilde tedavi edilebilir. Çevrimin ölen taraflarını değil, yaşayan taraflarını güçlendirmektir bu tedavinin yolu. Çağın gidişatı bize bu tedavi olanağını verir, çünkü çağın gidişi de yeni çağın gelişi de parçalı bir yapıda olur. Tam da parçalanma çağına uygun, istikrarsız bir yapıdadır yani. Bu gerçeklerin okumasını yapan insanlar yeni çevrimin ruh halini anlayıp uyumlanmaya kendilerinden önce başlarlar. Çağı okuma ve görüş gücü öncelikle kendilerindeki her tür yozlaşmaya çevrilir ve en başta kendilerine karşı acımasız bir özeleştiri geliştirirler. Kendini tanımayla birlikte gelişen bir özeliştiri yapar ve eski çevrimlerin tüm mirasıyla yeniden tanışır bu süreçte. Yeni çevrime doğumlarını anladıkları oranda başka doğumlara da yardımcı olururlar. Kendinden başlamamak ise büyük bir tehlike barındırır içinde. Önce kendisinden başlamayıp, başkalarının kamburundan başlanırsa bütüncül bilginin sarhoşluğuyla karışık ayrı bir tür yozlaşmaya götürür insnanı. Yaşam amacı, sevinci, neşesi olmadan, gerçek yücelimini keşfetmeden ötekine yönelince elindeki bilgiyle herkesi, herşeyi yere batırır insan. O yüzden doğum aşamasında öncelikle kendisindeki yaşayan tarafları keşfedip onlardan asılmalı insnan. Kendi doğumuna ancak böyle yardımcı olabilir. Yoksa artık biliyoruz ki kişi çevriminde bilgi ya da gerçek hiçbir etki dışarıdan gelmez. Ancak kendi içindeki çevrimleri hatırlayıp harekete geçirip kendindeki birliğe bütünlüğe ulaşabilirsin. Zaten bu yola girmemiş bir insana da dışarıdan yapılan hiçbir yardımın yararı olmaz. Kendi iç çevrimine uyumlanma yoluna girmemiş insana bu dış yardımı süreklileştirirseniz ona iyilik değil kötülük yapmış olursunuz. Ne zaman ki kendi uyumlanlamasını belli bir ritme oturtur işte o zaman dışarıdan yapılan yardım yerini bulur. Daha önce değil.
Böylece çağın şizofrenik geçişlerle dolu en yaygın hastalığı olan kişisel ve toplumsal çürümenin tedavisi başlamış olur. İnsanı çürüten değil yaşatan yönler geliştikçe yeni çevrime doğumlar gelişir. Fakat yeni doğumları geri çeken,  yozlaştıran, çürüten atmosfer toplumun üzerine adeta kara bir bulut gibi çökmüş vaziyette. Onun biricik ve ayıt edici düşmanı ise her zaman ve zeminde karakterimiz, özgür ruhlarımızdır. İlkel topluluklarda serseriliğe, yozlaşmaya zemin oluşturan esir yabancılar vardı. Daha sonra toprağa bağlı yaşam biçimlerinde yanaşma, nöker, kalfa vb isimlerle daha insancıllaşarak devam etti. Ancak bu yarı köle ruhlar kapitalizme geçişte de modern sınıflara uyumsuzluk nedeniyle, işsizlik ve kapitalizmin vahşi gelişimi yüzünden yozlaşmaya açık oldular hep. Çağımızda ise kişilerin psikolojik yapısına bir virüs gibi sızmış durumda. O yüzden yinelemekte fayda var, çürüme, hayatın yasalarıyla uyum halindeki karakter tarafından yakalanıp yok edilebilir. Açlıkların, bağımlılıkların ve her tür öldüren alışkanlığın kökünden kazınması böylesi bir karakterin müdahaleyisle olabilir ancak. Bu müdahalede geç kalmak ya da yapmamak kendi ölümünü davet etmekle aynı şey. Sonuç olarak kişi, ölen yanlarına müdahale etme gücünü geliştirdikçe kendi gölgesinden (gerçeğinden) korkmayan doğumlar gerçekleşebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....

Sana diyorum, sen konuşurken söylediklerinden ziyade onların arkasındaki gerçek görünüyor. Sen bunu farketmezsin, yani bilinç dü...

Tüm Yazılar

Yazı Başlıkları
Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....
Sihirli Geçişlerin İzinde
FİLMİN ÖTESİ
The Grand Flowing
Sendikal Manifesto
Aile Biçimleri-Kadın-Tek Eşlilik-Aşk
TOPLUMSAL ÇEVRİMDE İKİ BÜYÜK TIKANIKLIK ve İKİ BÜYÜK DOĞUM
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-8.Bölüm İNSAN KUTSALLAŞTIRDIĞINA İNANIR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-7.Bölüm HAVVA'NIN ELMALARI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-6.Bölüm EFSANELER ve KUTSAL KİTAPLAR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-5.Bölüm KURAN ve MUHAMMED PEYGAMBERİN BİLİNCİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-4.Bölüm TOTEM NEBULASINDAN YILDIZLAŞAN TANRILAR ve PEYGAMBERLERİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-3.Bölüm BİLİM ve DİN YORUM ZENGİNLİĞİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-2.Bölüm KUTSALLIĞIN ÇEKİRDEKALTI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-1.Bölüm BAŞLANGIÇ
Gençarov'un Askerleri
Luwiler ve Erkenci Domestikler
Krizler ve Kerterizler...Hoşgeldiniz...
İnsanlaşma Devam Ediyor
Asıl Sorunumuz Her Alanda Çürüme
Bütüncül Manifesto
Kadın ya da Lilith'i Beklerken
İlahiyat Bilgisinin Kökeni Üzerine
Gençarov'un Askerleri
ZYKLEN UND MUSTER VON EİNEM INDİVİDUUM
Cinsel Yasaklar Çiğnenirken
Korku Anayasası
GEZİ AND THE REAL ELECTIONS…
Jiman
kaosun şartı üçtür...
SİYASETİNİZ
Medeniyet Çökerken Bilgi Yapıları
Ruhun Kökeni
Gözleyen ve Gözlenen
Çevrimler ve Birey Örüntüsü
Akışa Uyum_Doğumun üçüncü Aşaması
Moloch ve Ötesi...
Bize Siyasi Değil Hayati Program Lazım
Akışı Kavramak_Doğumun İkinci Aşaması
Akışı Görmek_Doğumun İlk Aşaması,
erkeksi ölüm...
Siyasal Fareler ve İnsanlar...
Şiddet Kullananı Vurur...
neden bazı şeyler yerine başka bazı şeyler olur
bilen ve...bilinen ve...birleşik alan ve...(video)
ustaların kişisel bütünlüğü
İnsanlaşma Tezleri
İş ve Çalışma
İnsanlaşma Çevrimine Giriş (video)
Çevrimler ve Birey
Büyük Akış (video)
düşünce...kralımız...
İnsanlaşma Çevrimi ve Yeni Aşklar...
tonal ve nagual
kelimeleri, mülkleri biriktirmek ve büyük akış...
İnsanlaşma Şöleni...
Gezi Ruhu Kişinin ve Toplumun Yeniden Doğumudur...
Yeni Nesil Tarih Sahnesine Çıkmıştır: "PUTLARA TAPMAYIN..."
İnsanlaşma Kuşağı
İnsanlaşma Yolu
Yaşam ''talep'' edilmez...
taksim,ağaçlar ve yarını bugünden kurmak
Parçalanma ve Toparlanma
tanrı parçacığı,hem hem,farkındalık ve kavramlar...
sinema anlatım dilidir...
THE MATTER IS NOT THE "WOMAN"
mesele olan kadın değil ki...
*ruhsal sorunların kökenine dair *doğa-insan,bilinçaltı-bilinç,nefis-ruh *çevrimlerin birbirini baskılaması ve kullanması
İbni Arabi,CERN,Şaman,An
bir'in yolculuğu...
7 kat bilinç-7 kat sema
yolculuk
ilk gün...
oldum sandığın şeyin esamesi
Türklerin İslamlaşması,Devletleşmesi ve Medeniyete Geçişleri
Hasan Sabbah
Lilith'den Havva'ya
Kabile