22 Temmuz 2014

Akışa Uyum_Doğumun üçüncü Aşaması

Çevrimlerle ilerleyen büyük bir akış olduğunu gördükten sonra bunun nasıl gerçekleştiğini çözmek doğumun ikinci aşamasıydı. Doğal ve toplumsal akışın birlik ve bütünlüğünü olabildiğince derinden kavramak bu aşamanın temel uğraşıydı.
Akışa uyum yapmak, bireyin tüm doğal ve toplumsal mirasını yeniden ama başka bir bakışaçısı ile keşfedip yorumlanması demek. Kişi artık akışı görmüş, yasalarını ve işleyişlerini kavrayabildiği için bu yeni aşamada ona uyum denemelerine girişir. 
Bu yeni aşama her ne kadar önceki aşamayla içiçe geçmiş gibi görünse de nitelik olarak yeni bir aşamadır. Yeni aşamanın en belirgin özelliği ise kişinin gördüğü ve kavradığı akışa uyum yapma denemeleridir.
Bireysel olarak temasta bulunduğu hayatın her zerzesini başka bir anlam kaplamaya başlar. Hiçbir şeye eskisi gibi bakamaz artık. Yaşadığı evrenin yeni bir yorumuna ulaşmıştır artık. Dünyadaki, ülkedeki ya da kişisel hayatındaki tüm değişimleri öncekinden çok farklı bir biçimde yorumlar. Bakışaçısındaki bu büyük değişimle beraber kendini yeni baştan ama bu defa akışla uyumlu bir karakter olarak yaratmaya başlar. Tabi kişi bunu yaparken eski sınıflı toplumun her zerresiyle muazzam bir savaş halindedir. İşte bu yüzden belki de katlanılması en zor aşama bu aşamadır.


Hareketsizlik,
Doğal ve toplumsal çevrimlerle ilerleyen bir akış olduğunu görmek birey için üzerinden atlanılamayacak türden bir bilgidir. Ancak kişisel karakter sınıflı toplum davranışları ile yüklü olduğu için bu bilgiyle ne yapacağını bilemez. Bilginin farkındadır fakat bununla ne yapılacağı konusu henüz netlik kazanmamıştır. O yüzden birey bu aşamadan öncelikle hakeketsizleşir. Daha önce örneğin ''arkadaşlar arasında paranın lafı mı olur'' derken, şimdi akışın bilgisine sahipken bu cümleyi kurmuş olmak bile sıkıntı verir. Demek ki bu cümlenin lüzumlu olduğu bir ortamda yaşamaktadır henüz. Cümle ona bu ortamı yeniden hatırlatmış olur. Örneğimizde sıkıntı veren durum da budur zaten. İşte tam da bu noktada hareketsiz kalır. Ne önceki gibi böylesi cümleleri sarfedebilir, ne de bu cümleyi aşan bir pratik ortaya koyabilir. Ya da örneğin insan beslenmesinin temelinin otçul olduğunu bildiği için önüne gelen etle ne yapacağını bilemez. Ya da doğal ve toplumsal akış tekeşliliği işaret ederken birden çok flörtüyle ne yapacağını bilemez hale gelir. İşte bu aşamanın bireyi, (özellikle başlangıç zamanlarında) hemen hemen her konuda hareketsizleştirmesi bu yüzdendir. Ne eski bakışı ve davranışı vardır ne de yeni davranışı. Bu yüzden en basit konularda bile hareketsiz ve kararsız kalır. Bu durum tedirginlik yaratsa da esasında bireyin sağlıklı olduğuna işaret eder. Çünkü artık eskiye ait davranışlarını kolayca tanır ve onlara tenezzül etmez, ancak henüz yeni bakışına ait davranışı da gelişmemiştir. Akışla bütünleşmek isteyen tarafı yaşamaya devam ettikçe bu kararsızlık geçer ve yeni davranış kendi özgün kişiliğine yavaş yavaş belirmeye başlar. Er ya da geç.

Sakin Olmak,
Ancak bu hareketsizlik kişinin karakterine göre ve akışı en derin köklerine varıncaya dek okumasıyla beraber birden ya da parça parça çözülür. Kişilik karmaşaları, korku ve endişeler yaşanması olağan durumlardır. O yüzden tespih edercesine yapılacak ilk iş ''sakin olmak'' olmalıdır. Durum ne olursa olsun, sorun ne olursa olsun ya da tersine onur, gurur, yücelim her ne olursa olsun durumu sükünetle karşılamalı. Doğal ve toplumsal akışın günümüzdeki müfredatı bildiğimiz gibi hemen tüm insanlığın bilgi yüküdür, ya da hafifliğidir. Tabi hafiflik olduğunun farkına varmak daha sonraki perde, ancak yine de bilmekte fayda var. Sakin olmayı önermenin nedeni tam olarak sentez bilginin yapısıyla ilgilidir. Sentez bilgiyle hissetmeye, düşünmeye ve hareket etmeye alışık olmayan kişi nasıl bir atmosfer içinde olduğunu anlayamaz. Burası açık, ancak sentez bilgiyle karşılaşıp o yola giren kişi ise henüz bu yeni bakışla hareket edemiyordur. Çelişki burada. Çünkü eski tamamen yok olmadığı gibi yeni çevrimin içine de tam olarak girememiştir. Bocalama bu yüzdendir, çaresi ise tek kelimeyle sakin olmak...

Akışı Anlatmak,
Akıştaki dinamikleri, işleyişleri, bütünlüğü kavrayan insanın ilk davranışlarından biri, bunu başka birilerine anlatmaya çalışmak olur. Kendi anladığı kadarıyla akışın büyük resmini anlatır. Ancak bunu bilinçaltıyla ve genellikle yücelmek için yapar. Daha doğrusu yapamaz. Çünkü sentez bilginin kendisi buna izin vermeyen bir yapıdadır. Kişi, anlattığı bilginin bizzat kendisi olmamışsa bunu birilerine de anlatamaz. Sınıflı toplumun icat ettiği bilgi türlerinde mümkün olanın burada mümkün olmadığını görür. Bunu yaşayarak anlar. Büyük resmi ve oradaki motifleri anlatmaya çalışır, hatta lafzi olarak anlatabilir de. Ancak eğer anlattığı bilginin kendisi olamamışsa hiçbir şey anlatamadığını da farkeder. Sonuçta, bilgiye sahip olmakla, ''olmak'' arasındaki farkın altını yine sentez bilgi çizer. Sentez bilginin altını çizdiği bu fark, kişiyi karakterli olmaya motive edebileceği gibi, buradan aldığını şurada satmaya da motive edebilir. Bireyde, bu eğilimlerin hangisinin realize olacağını da yine sentez bilginin bakışıyla söylersek beyin ve ruhsallığın temelleriyle ilgilidir. Yani aktüel ifade ile karakterle ilgilidir. Elbette bunların hepsi mümkün ve olabilir. Ancak akışı anlatmanın en uygun yolunu da bu arada keşfeder. Akışa gerçekten uyum yapabildiği kadarıyla onu ifade edebileceğini görür, üstelik konuşmadan, yorulmadan, sadece yaşayarak yapar bunu. En olağan yolu bulmuştur, ancak bulduğu şey de akışa uyum yapmak olduğu için artık akışı anlatmasına da gerek kalmamıştır.
Fakat eski tür bilgiler ve aktarma yöntemleriyle yüklü olduğu için bu aşamada zaman zaman anlatma telaşına düşülecektir. Daha genel bir kural olarak söylersek uyum konusunda alınan yolda her zaman geriye dönüşler olacaktır. İlk geri dönüşlerde daha uzun kalınır, daha fazla hasar alınır. Daha sonrada geri dönüşler olur ancak o geri noktada daha az kalınır, alınan hasar da az olur.

Açık Görüşlülük,
Doğal ve toplumsal çevrimlerin nereden gelip nereye gittiği konusundaki görüşün netleşmesi doğru edimleri de beraberinde getirir. Edimlerin kapsamı kişisel de olabilir toplumsal da olabilir. Bunları bir sosyal, siyasal eylem ya da faaliyetin konusu olarak algılarsa, kişi içinden çıktığı sınıflı toplum bataklığı ile yeniden yüzleşir. Tüm sisteme karşı bile olsa kişi, sadece onu yapar, hiç bir şeye karşı olmadan ve kendiliğinden. Bu yüzden akışla uyumlu edim ve davranışlar yapılış tarzından dolayı bir tür dokunulmazlık kazanır.
Sınıflı toplum çevrimine ve genel olarak çevrim yasalarına hakim olduğu için her hangi bir çevrimin herhangi bir enstrümanını kolayca tesbit edebilir. Örneğin eski ideolojilerle Ortadoğu'daki siyasal durumlar analiz edilince varılan sonuçların ne kadar isabetsiz olduğunu gelişmeleri izleyerek kolayca görebilir. Üstelik bunu eski idelojilerin uzun uzadıya tefrikalarına ihtiyaç duymadan belki yarım saat haberleri izleyerek yapabileceğini görür. Hangi aktörün nasıl davranıp, hangi amaçlar için uğraştığını ve yeni tablonun nasıl olacağını çevrim bilgisiyle net olarak gördüğünde önceki analizlerin değersizliğini de görmüş olur.
Her uyum denemesi o alana ait daha açık bir görüş edinilmesini sağlar. Bu açık görüşlülük halinin kişide kurallaşmasıyla beraber hayatını yeniden düzenlemesi gerektiğini de anlamış olur.

İlk Denemeler ve Ritim Arayışı,
Bilginin kendi dokusu yeni bir beyin ve ruhsallık organizasyonu geliştirdikçe uyum denemeleri gerçekten başlamış olur. Kişi edindiği bilgiyi öz deneyimleriyle test eder, pratik olarak sorgular. Uyum denemelerinin ilk olumlu sonuçlarıyla birlikte kişisel ve toplumsal hayattaki çözüm gücünü ve keyfini de yaşamaya başlar. İşte tam bu noktada akışa uyum denemelerine bilinçli olarak hız verebilir. Ya da karakter yapısına göre biraz bekleyip, olup biteni hazmettikten sonra yoluna devam edebilir.
Kişi, artık doğal ve toplumsal akışı daha iyi duyup onunla aynı ritmi bulmaya çalışacaktır. Kendi özgün ritmini buluncaya kadar bazen gereğinden hızlı gidebilir, bazen de yavaş. Fakat eninde sonunda kişisel ritmini bulur ve bu başkalarıyla aynı ritim olmaz. Böylece akışa uyumda ilk denemeler, yeni çevrime ait ilk sorunları da beraberinde getirir. İnsanlaşma çevriminin ilk sorunları ile kişi böylece tanışır ve yeni çevrimin çelişkileri sahici olarak algı alanına girer.

Patinaj,
Belli bir ritmin olup olmaması ayrı, yerinde saymak ise apayrı konular. Belki de en tehlikelisi yerinde saymak yani patinaj yapmak. Nedeni ise akışa uyum konusunda önceki aşamaları yüzeysel yaşaması dolu dolu geçirmemesidir genellikle. Kendini ve akışı tanıma konusuna yeterince önem verilmeyince bünyenin hastalıkları ve yetenekleri de tanınmamış demektir. Oysa insan hastalıklarıyla ve yetenekleriyle kendini tanıdıkça yol alabilir. İşte patinaj yapmak olarak görebileceğimiz uyum problemi tam da bu yüzden ancak ve ancak kaynağında çözülebilir, yani kendini tanıyarak. Bizim kendini tanımaktan anladığımız ise bütün bir akışın kişideki yansımalarını anlamaktan başka birşey değildir.

Uyumda Geri Dönüşler,
Her aşamada geri dönüş mümkündür. Akışla uyumlanmada daha önceki aşamalarda üzerinden atlanan, sansürlenen konular sonraki aşamalarda mutlaka kendisini ortaya koyar. İşte bu türden bir gerçek bizi aşağıya çeker ya da geri dönüşe sebep olur. Geri dönüşlerde üzerinden atlanan gerçek her neyse onunla yüzleşme yaşanır. Eğer geri dönüşe sebep olan şey, özellikle önceki çevrimlerin mirası alan ''açlıklarımız'' ise önümüzde iki yol var demektir. Açlık her neyse ya yeniden yaşanarak giderilir ya da bilince çıkarılarak aşılır. Yeniden yaşama durumunda ilk geri dönüşlerde kişi uzun süre kalır. Sonraki geri dönüşler ise daha kısa sürer. Diyelim uyumlanmada geri dönüşe sebep örneğin cinsel açlık olsun. İlk geri dönüşte kişi daha çok oyalandığı halde akışın bilgisiyle tanışmadığı zamanlara oranla daha az haz alır. Giderek geri dönüşlerin arası açıldığı gibi geri dönüşlerde kalma süresi de kısalır. Hem daha az kalır orada hem de geri dönüşlerde eksik kalmış yaşanmışlığa dair doğru bir tutum geliştirir. Akışa uyum yolunda daha sonra aynı türden bir açlık ruhunu yokladığında ise daha dirençli olur. Önceki geri dönüşü onun için bir tür aşı olmuştur. Aynı mikroba tekrar yenilmez, yani tekrar geri dönmez. Dönse bile önceki kadar kalmaz. Böylece bir süre sonra o konuya hemen hemen hiç dönülmez.

Kişisel Erk-Toplumsal Erk,*
Doğal ve toplumsal çevrimlerle uyumlu yaşam deneyimi geliştikçe kişisel erk diyebildiğimiz bir tür sanat ortaya çıkmaya başlar. Akışla uyumlu yaşamanın en kaba ve olağan sonuçlarını somut dünyasında görmeye başlar insan. Bunun içinde ekonominin gidişatını görmekten tutun da, İsrail'in neden şu hareketi yaptığına kadar sınıflı topluma ait her tür parametreyi okumayı sayabiliriz. Daha ötesi dünyanın, toplumların, sınıfların, kişilerin sorunları ve çözüm yollarına dair kendi çapınızda minik ve pratik adımlar da atmaya başlarsınız. Ancak bu adımlar siyasal bir hareketten ziyade hayata ilişkin hareketler olarak belirir, dolayısıyla sınıflı toplumun bir yöntemi olan siyaset yöntemiyle anlaşılamaz. Bir tür paralel evren kurulumudur kişisel erk sahibi insanın hayatı. Dolayısıyla hiçbir siyasi araçla mas edilemez ya da yanında olunamaz. Ancak dediğim gibi bunlar kaba ve sınıflı toplum yapısından aşina olduğumuz ilk sonuçlarıdır.

Akışla uyumu deneyimlemeye başlayan kişi yeniden doğum sürecine girmiş demektir. Yeniden doğumun bir tür antrenmanı diyebileceğimiz bu aşamasında uç veren en önemli olay ise daha önce hissedilmeyen bir enerji türüyle tanışmasıdır. Bu enerji türü bilinç ve bilinçaltının uyumuyla tanımlanabilir. Bilinç ve bilinçaltının uyum halini yakalamasının ilk sonuçlarından biri olarak görülür. Bildiğimiz gibi bilinçaltı hep faaliyettedir ve otomatik işler. Yap ya da yapma yani bir ve sıfır ilkesiyle çalışır. Bilinç ise hesaplı ve akılcı yönümüzdür. Akışın bilgisine sahip kişi bilinçaltının otomatik çabasını bilinçle uyumlulaştırıp istenilen yöne aktarabilir. İşte bu yeni enerji türüdür. Elbette, bu yeni enerji türü doğal ve toplumsal akışla uyumlu yönde kullanıldığında istenilen sonuç alınabilir. Antik çevrimde, meditasyonla, duayla ya da niyetlenme yollarıyla da yapılmak istenen buydu. 

Uyum denemelerinde ortaya çıkan kişisel erk tohumları, tohum olmasına rağmen kişiyi derleyip toparlayan yeni yaşamın ilk habercileridir. Akışı görmek, kavramak ve uyum geliştirmeye çalışmak yepyeni bir kişilik organizasyonuna doğru gider. İşte her çevrimin kişide bıraktığı karakter mirasları bu organizasyonun gelişmesiyle beraber derlenip toparlanarak bütünlüklü bir kişilik halini alır. Ancak bundan sonradır ki akışın sesini daha iyi duyabilen, hatta ona niyetini doğru yollarla anlatabilen kişisel erk berraklaşma yoluna girer. Uyumun bu aşamasında kararsız bir yapıda olsa da giderek kararlılaşır ve bir tür sanat haline gelmeye başlar. Böylece bireysel erkini farkeden insanla doğal ve toplumsal akış arasında bir tür ileştişim kanalı kurulur. Akış ya da hayatla arasındaki bölünmüşlük kalkar. O'nun bir parçası olarak düşündüğü şeyin gerçekleşebildiğini farkeder. Geçmişte ustalar bunun ilk halini somuttan-soyuta, soyuttan somuta şeklinde formüle etmişlerdi. Bugün ise atom, hücre ve kişi paralelliğini ortaya koyan verilerin ışığında (ustaların yorumunu da kapsayan) yeni bir senteze ulaşıyoruz. Somutun merkezinin bildiğimiz anlamda bir somutluk taşımadığını, buna karşın soyut olarak tanımladığımızın da somutun başlangıç noktası olduğunu söyleyebiliyoruz. Aktüel ifade ile konuşursak, duygu düşünceye, düşünce kimliğe, kimlik karaktere, karakter kadere dönüşebiliyor, ya da tersinden ifadeyle kişisel kaderimiz bir tek duyguyla bile değişebilir, diyebiliyoruz.

Basitten Karmaşığa,
Bu aşamanın anahtar cümlesi ''basitten karmaşığa doğru gitmek'' olabilir. Çünkü bir ayak eski toplumdayken diğer ayak yeni çevrimdedir. Ne eskiden tam kopuş vardır ne de yeniyi yaratma konusunda yeterli enerji ve kararlılık hali. O yüzden yine insanın temelleriyle uyumlu bir yöntem olarak basitten karmaşığa yöntemi önem kazanıyor. 
Kişisel erkin tohumları yavaş yavaş filizlenirken sınıflı topluma önce zihinsel daha sonra somut ihtiyaç giderek azalma eğilimine girer. Hemen bununla dolanık olarak yeni bir toplumsallık arayışı da başlamış olacaktır. Her ikisi süreç birbirine dolanık halde belirir. Biri diğerine göre ters yönde ve benzer hızda ilerler. Eski toplum öldükçe yeni toplum ihtiyacı belirir elbette, ancak yeni toplumsallığın başlangıcı ustaların doğallıkla öngöremedikleri tarihsel bir kontenjanla açılır. Ustalar toplumsal devrim dolayımıyla ''insana'' ulaşılabileceğini, önce siyasal devrim daha sonra ise kültürel devrimin olgunlaşabileceğini formülleştirdiler. Fakat bugün biliyoruzki ilkel komün çevriminde kişi unsuru hemen hemen hiç yokken bugün kişiler çağıyla birlikte kişi unsuru toplumun rahminde olgunlaşarak tarihin tıkandığı ve açıldığı yer olmuştur.** İlkel komünde, toplum hemen her şeydi ve  kişi unsuru yoktu. Günümüze doğru geldikçe toplumsallık yok olurken kişi olgunlaşıp toplumsallığın önüne geçmiş oldu. Bugün toplumsallığın tamamen yok olduğunu söyleyemeyiz ancak, kişi-toplum ilişkisindeki yasanın bu yönde işlediğini söyleyebiliyoruz.  O yüzden (Avrupa'da 1968'lerde açılan kişiler çağı bizde 1990'larda başlar) kişi eski çevrimlera ait hiçbir toplumsallığa katlanamaz. Her biri birer yük haline gelir. İşte akışı bir bütün olarak görmek ve uymak düzeyine ulaşmış kişi aynı zamanda ''kişiden yeni çevrimin toplumsallığına'' doğru da yönelir.
Dolayısıyla akışa uyumun bu aşamasının en önemli uğraşlardan biri de yeni toplumsallık biçimlerinin deneyimlenmesidir.
Akışa uyum yapmanın bu en çetrefilli döneminde geliştirilen ve yeni diyebileceğimiz sınıflı toplum ilişkilerini aşan bu toplumsallık biçimleri basit görülebilir, henüz yeterli olmayabilir ancak son derece hayati önemdedir. Bu toplumsallık sınıflı toplumun zehirlerinden yeni doğumları korumaya yarayan bir tür oksijen maskesi olur. Yeni çevrimin toplumsallığı, sınıflı toplumun parasından, devletine ya da insan ilişkilerine kadar her türden basit araç gerecini ve alışkanlıklarını aştıkça gelişen paralel bir evren olarak varlık sahasındaki yerini alır. Burada eski toplumun tüm üretim ve tüketim araçları yeni toplumsallığın gönüllü malzemeleri haline gelirler. Yeni toplumsallık ise eski toplumu hem kapsayıp hem aşabildiği oranda gelişip güçlenme olanağı bulur.

Huzur Akışa Uyumda,
Doğal ve toplumsal çevrimlerle ilerleyen büyük akış bütünsel olarak kavranıp uyum geliştikçe insan zihniyle arasında karşılıklı birbirini anlayan, birbirine huzur aşılayan, birbirini güzelleştiren bir bağ örülmeye başlıyor demektir.
Sonuçta tekrar etmekte fayda var; doğal ve toplumsal akış bir ve bütündür esasında. Her ne kadar aşamalara ayırsak da akışa uyumda da benzer bir birlik ve bütünlük vardır. İşte uyumun bu aşaması bu bütünlük içinde değerlendirilmek koşuluyla bir tür ara dönem gibidir. Ne tam eski toplum vardır ne de yeni toplum ve onun karakteri.Tersi de doğrudur hem eski toplum vardır hem de yeni toplum ve birey...

------------------------------------------------------------------------------
*Toplumsal çevrimler en uygun yerellikte başlar. Kararlı hale gelince kendi doğal sınırlarına ulaşır ve benzerlerine örnek olur. Antik çevrimde merkeze bağlı şehir devletleri şeklinde, daha sonra kolonileşme şeklinde ve emperyalleşme şeklinde devam eder. Sonuçta yeryüzü ölçeğinde yaşanan toplum biçimi olur.

**Her çevrim olağan sınırlarına erişince yeni çevrimin önü açılmış olur. Böylece yeni çevrim, bir önceki çevrimin içindeki potansiyel olmaktan çıkıp gerçek olay haline gelir. Yeni çevrimin ilk hali kararsızdır, kararlı hale geldikçe eski çevrimin temel niteliklerini bastırır, sansürler. Yeni çevrimin temel niteliği kararlı hale geldiğinde ise eski çevrimin tüm niteliklerini kendi yörüngesine alarak onu içerir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....

Sana diyorum, sen konuşurken söylediklerinden ziyade onların arkasındaki gerçek görünüyor. Sen bunu farketmezsin, yani bilinç dü...

Tüm Yazılar

Yazı Başlıkları
Şiir Olmak Büyük Özgürlük Be Kuzum....
Sihirli Geçişlerin İzinde
FİLMİN ÖTESİ
The Grand Flowing
Sendikal Manifesto
Aile Biçimleri-Kadın-Tek Eşlilik-Aşk
TOPLUMSAL ÇEVRİMDE İKİ BÜYÜK TIKANIKLIK ve İKİ BÜYÜK DOĞUM
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-8.Bölüm İNSAN KUTSALLAŞTIRDIĞINA İNANIR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-7.Bölüm HAVVA'NIN ELMALARI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-6.Bölüm EFSANELER ve KUTSAL KİTAPLAR
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-5.Bölüm KURAN ve MUHAMMED PEYGAMBERİN BİLİNCİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-4.Bölüm TOTEM NEBULASINDAN YILDIZLAŞAN TANRILAR ve PEYGAMBERLERİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-3.Bölüm BİLİM ve DİN YORUM ZENGİNLİĞİ
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-2.Bölüm KUTSALLIĞIN ÇEKİRDEKALTI
Kutsallık Çevrimi ve Geleceğin Tinselliği-1.Bölüm BAŞLANGIÇ
Gençarov'un Askerleri
Luwiler ve Erkenci Domestikler
Krizler ve Kerterizler...Hoşgeldiniz...
İnsanlaşma Devam Ediyor
Asıl Sorunumuz Her Alanda Çürüme
Bütüncül Manifesto
Kadın ya da Lilith'i Beklerken
İlahiyat Bilgisinin Kökeni Üzerine
Gençarov'un Askerleri
ZYKLEN UND MUSTER VON EİNEM INDİVİDUUM
Cinsel Yasaklar Çiğnenirken
Korku Anayasası
GEZİ AND THE REAL ELECTIONS…
Jiman
kaosun şartı üçtür...
SİYASETİNİZ
Medeniyet Çökerken Bilgi Yapıları
Ruhun Kökeni
Gözleyen ve Gözlenen
Çevrimler ve Birey Örüntüsü
Akışa Uyum_Doğumun üçüncü Aşaması
Moloch ve Ötesi...
Bize Siyasi Değil Hayati Program Lazım
Akışı Kavramak_Doğumun İkinci Aşaması
Akışı Görmek_Doğumun İlk Aşaması,
erkeksi ölüm...
Siyasal Fareler ve İnsanlar...
Şiddet Kullananı Vurur...
neden bazı şeyler yerine başka bazı şeyler olur
bilen ve...bilinen ve...birleşik alan ve...(video)
ustaların kişisel bütünlüğü
İnsanlaşma Tezleri
İş ve Çalışma
İnsanlaşma Çevrimine Giriş (video)
Çevrimler ve Birey
Büyük Akış (video)
düşünce...kralımız...
İnsanlaşma Çevrimi ve Yeni Aşklar...
tonal ve nagual
kelimeleri, mülkleri biriktirmek ve büyük akış...
İnsanlaşma Şöleni...
Gezi Ruhu Kişinin ve Toplumun Yeniden Doğumudur...
Yeni Nesil Tarih Sahnesine Çıkmıştır: "PUTLARA TAPMAYIN..."
İnsanlaşma Kuşağı
İnsanlaşma Yolu
Yaşam ''talep'' edilmez...
taksim,ağaçlar ve yarını bugünden kurmak
Parçalanma ve Toparlanma
tanrı parçacığı,hem hem,farkındalık ve kavramlar...
sinema anlatım dilidir...
THE MATTER IS NOT THE "WOMAN"
mesele olan kadın değil ki...
*ruhsal sorunların kökenine dair *doğa-insan,bilinçaltı-bilinç,nefis-ruh *çevrimlerin birbirini baskılaması ve kullanması
İbni Arabi,CERN,Şaman,An
bir'in yolculuğu...
7 kat bilinç-7 kat sema
yolculuk
ilk gün...
oldum sandığın şeyin esamesi
Türklerin İslamlaşması,Devletleşmesi ve Medeniyete Geçişleri
Hasan Sabbah
Lilith'den Havva'ya
Kabile