Sana diyorum, sen konuşurken söylediklerinden ziyade onların arkasındaki gerçek görünüyor.
Sen bunu farketmezsin, yani bilinç düzeyinde. Hani şu zihinsel alan falan. Oysa bilinçaltın okunduğunu bilir. Ama bilinçliyim diye ortalıkta dolaşan sen bunu görmek istemezsin. Hepimiz şu ya da bu derinlikte bir yerlerde altbilincimizle birbirimize bağlıyız. Hah işte o hikaye. Bilinç düzeyinde birbirimize kullandığımız maskeleri deşifre etmemeyi öğrenmiş olmalıyız artık, yıl olmuş bilmem kaç. Herkes bir diğerinin maskesine saygı göstermeli. Dimi. O kendisini her hangi bir rolle sınırlamak istiyorsa onun rolünü bozamazsın. Birine durup ta ‘sen salak bi bankacı değilsin aslında bir insansın’ diyemezsin. Ayıp olur. Ama bilinçaltınla bunu daha ilk saniyede söylemişsindir bile. Yani biliniyorsun. Ama işin daha ilginç tarafı şu ki sen de diğerlerini bilebiliyorsun. Fakat sürpriz, sürpriz daha büyük bir bi sorun var, o kad şu ki tüm bu bilgilerle ne yapılır. Bundan sonraki hayatın da böyle devam edemez. O halde ne yapmalı…. Dee hadi dee.... Şenlik bundan sonra :)))
sen konuşurken bilinçaltın neler konuşuyor biliyosun.... okunuyor... sen konuşurken söylediklerinin arkasındaki gerçekten söylemek istediğin şey neyse onu söylersin bir yandan.. onları dinlerken hepimizin duyduğu sesler bir noktada kaybolur ve yine sana ait başka tonda sesini duymaya başlarız.... bu ton gerçek niyetlerine, amaçlarına, gerçek benliğine uygun konuşmadır.... işte tam orada hepimizin duyduğu ses tonu bir yerde değişmiştir gerçek niyetlerinin tonuyla konuşmaya başlamışsındır....bunu duyan bilir.... bunu bilen duyar.... konuşurken birden başka kelimeler duyulur, hatta başka bir sahne canlanır... bilen görür, gören bilir...
neyse.. onca badireden sonra geldik bi memlekete..hemen hemen hepsi insana benziyor...biz de insan benziyoruz, o kadar yani... insana benziyorum ama, işte aması çok... insan en çok sevişirken kendini ifade eder ve bir birine ifade eder.. artık neyi varsa onu söyler... ille de doğru söylemek, yazmak istemem... içimi açabilecek cesarete ulaştığımdan beri yalnızlık çekiyorum.. aldığım mesajın tamamı iki cümle oldu bu saatten sonra.. lütfen içini açma... ama neden... ama seviyorum diyorum, ama konuşalım diyorum ama beraber bişeyler yapalım, ama yaşayalım diyorum.. daha ötesi hadi bu kadar çok insan varken neden sıkılıyorsunuz anlamıyorum sizi...ha onlar insan değil işte... haaa anladım sadece benziyorlar... bunu nasıl anlıyorsun ama....tüm bu yazdıklarımı birine anlatır gibi yazsam daha mı kolay olur.. ne kolay olur... kimdi bi filozof arkadaş kendi acısını anlatmıştı bi şeysinde yazısında sevip sevilirse ondan iyi bir aşık olur, yok eğer bu olmazsa filozof olur, ama bazıları, bazıları katil olur, bazıları, bağımlı olur..
bağımlı derken efendiler her türü var bunun, sizin sakız yaptığınız uyuşturucu filan çok masum şeyler... size sirayat etmiş öyle bağımlılıklar sayarım ki gider uyuşturucuya başlarsınız... hiç olmazsa belli bişeye düşersiniz.. siz efendiler evet siz taşa düşseniz daha bir namuslu olursunuz, siz efendiler neye düştüğünüzü bile bilmiyorsunuz... siz en büyük belaya düşmüşsünüz efendiler.. siz sevgisizliğe düşmüşsünüz.. sizde sevgi yok efendiler... sevemiyorsunuz.. insan sizin yanınızda mesela şiir okuyamaz, mesela.. bak mesela diyorum...
mesela efendiler sevişemez... aşka gelemez, aşka gidemez.. tutarsınız onu... davalarınız vardır sizin, mal mülk filan...niçe o yüzden delirmiş.. ah salome... yaaa
sizi kim korkuttu böyle kim netti size... kimini biliyorum zahmete mahal yok, lafın gelişi o, ciddiye almayınız, ben pek de ciddiye alınacak bir adam değilim esasında...size suçlarımı anlatsam oturur ağlarsınız.. ağlar mısınız... ben bulamadım işte...
o kadar bağımlısınız ki bişeylere.. siz daha iyi bilirsiniz.. ben bendekileri biliyorum, onlardan haber verebilirim.. ama siz efendiler gizlemek için kıçınızı yırtıyorsunuz, biraz rahat olun.. saklamayın...
bağımlılıklarınızı saklamak için savaşlar çıkarmanıza gerek yok...niyet edin hepsinin tedavisi var, emin olun. O kada güzel insanlar var ki sizinle ilgilenecek, emin olun.. size bahçe, bostan yapmayı öğretirler, saz çalmayı filan... ya da doğru nefes almayı... tutun, bırakın... tutun, bırakın... ve bırakın bunları ve insan olun... haa bana sorarsanız tek bir hastalık var o da yanlış yaşam biçimi, diğer hastalıklar bunun türevleri....oka... evet o ka....
peşinize takabilirsiniz diğer bağımlıları elbette, o kada suçlusunuz ki, o güzel beyniniz tüm bunları saklamak için o kadar çaba harcıyor ki bir şehri aydınlatabilirsiniz aynı enerjiyle..
o halde gelelim aşka.. hakkaten efendiler sahiden diyorum.. ya siz gelin ya da biz gelelim geniş geniş konuşalım bu mevzuları... sizi suçlamıyorum inanın ki... biliyorum mazeretleriniz var... birileri sizi alkışladı, sahtekarca yüceltti, para pul verdi size ve siz de onların pis işlerini gördünüz, olayınız bu.. bu kadar basit... ama eminim siz de bunu istemezdiniz.. o yüzden kendiniz neyse onu olun, onu isteyin... bırakın mesela iktidar bağımlılığını, çıkarın kravatları, yakın etiketleri büroları, masaları gelin bu tarafa dans edelim yahu... tanıyorum birileriniz yaptı bunu, insan yapabilir bunu.. insan yapar...
diyelim hayat size acımasız davrandı... bi ton şey geldi başınıza, hepimizin başına geldi be abi.. hepimizin... misal aldatıldık, yalan söylendi, dayak yedik, çaldılar bizi bizden... olabilir, olabilir ,olabilir... sorun burada işte, tüm bunlar bu dünyada olabilecek şeylerdi ve birilerimizin kaderi öyle oldu, ama bu kader işte adı üzerinde, döner ve kader asılında dönüşlerin adıdır, döner yani.. aslı budur.. ve madem dönüştür o halde döndürelim şu kaderi... görüyorsun artık... accık ama accık kırıntısı varsa içinde sevginin yaşadın demektir, hemen vazgeçebilirsin tüm bağımlılıklarından, vazgeç gitsin gel çayırlarda çıplak ayakla dolaşalım be abi... nedir bu iktidar, mal mülk, yalan dolan...
bak bi hikaye anlatıyim... yolda yürürken birden bire bişey gördüm.. bir çift yıldız.. hep görürüm yıldızları ama işte bakar geçerim... merhaba merhaba...bu defa yıldız yanıma indi, inanmazsın yıldız yanıma indi... ve konuştu, dans etti, elimden tuttu... evet bu bir yıldızdı besbelli, beni takip et dedi...olur dedim içimden.. ama hikayenin burasında duralım biraz, dışımdan dediğimden daha fazlasını içimden dedim... tamam diye... yaşayanlar biraz öyledir dışını fazla rahatsız etmezler, dışına olur demişse, içinden bin kez olur çıkıyordur emin ol... çünkü dış alem bu tür şeylere alışık değil şu aralar, hazır değil... nerden bilebilirdim ki... ama işte bilmeliydim, benim işim bu sonuçta, yaşayan bilir... yaşayan demek ki bi yerlerde yanlış yaşamış... yanlış yaşantıyı kim üzerine alabilir...
neyse yıldız yeryüzünde dolaşırken izledim onu... baktım hep.. bi sorun vardı.. yıldız yere inmişti ve aramızdaydı.. malum buralar fena... yıldızları bile kirletiyor buralar bi ton saçmalık işte.... oysa yanılmışım ama nerede yanılmıştım... diyorum daha en başından gestapo ruhunu benim salaklığım mı farkedemedi.. yani bizim yıldız daha en başından bir illüzyon muydu... bilemedim a dostlar... bilemedim... oysa yaşayan bilir...ben yanıldım mı şimdi.... daha en başından bir canavarmıydı o yoksa aramazda mı kaybetti ruhunu.. söyleyin bana demiyorum... artık önemi yok her ikisi de olabilir ve artık önemi yok bunun...
hadi güldüreyim sizi.... bize biraz arazi lazımdı var artık, biraz sinema lazım, biraz şiir miir...ya mirim oluyo böyle şeyler... kahrolsun bağzı şeyler, duvarlara yazın bunu... çünkü bi daha yazamazsınız, o geçti.. artık ötesine geçmelisiniz, kahrolsun yok artık... sevgi var... neyi seviyosan onu olamazsan bağzı şeyler kahrolmaz.. bunu yazmayın bence...
yani sevdiğin şeyi ol... bunu sen daha başka bi çeşit anlatırsın artık başka zaman... üstelik yaşayarak filan... yazarak ve de karşı olarak değil..yaşayarak...
kahrolmaya ve kahretmeye gerek yok.. neyi seviyorsan onu ol...yeter hemde artar.. ki başka bi yolumuz da yok.. varsa söyleyin.. hakkaten oturalım bilim milim konuşalım bunu... adresim belli işte.... yeryüzündeyim...şimdilik.... bana sorarsan bunu değerlendir... yarın yokum...ölüm varya o yüzden.. ölümle işim olmaz mı diyosun.. görürüz... bi de ölüme soralım bakalım... neyse size doyum olmaz... sonrasında işte dediğim gibi onca badireden sonra biraz şarap iyi geldi.... seneye beş ton şarap içmeliyiz mesela... muhasebe söylüyor valla, içeceğiz yani, yoksa nasıl şair olunur....şair olmak beş ton üzüme bakar bence...yok beee şaka şaka....
şair olmak büyük özgürlük
öyle de özgürlük bi halt değil....
kendisi tutsaklıkla beraber yaşayan bişey
tutsaklık olmazsa özgürlükte yok...
o zaman iyi ki tutsaklık var mı demeli
ben ikisini de sallamıyorum, saçma bir ikili
o kadar mı az şey biliyoruz aslında... insan ya da toplum gibi karmaşık düzenleri anlama konusunda günümüzde kullanılan hiçbir gözlüğün işe yaramadığını kabul mu etmeliyiz.... yok canım daha nelermiş.... tüm teknolojik ilerlemeye rağmen insanın hayatı giderek zorlaşıyor mu.... yok beee... ysa tüm bu teknolojik ıvır zıvır hayatımızı kolaylaştırmak içindi hani..... geldiğimizi noktada tüm bu ıvır zıvır için için ömür boyu çalışmak zorunda olmak mı....ooo yeeee.... ne yani yaşadığımız bu hayata bir de para mı ödeyeceğim.... yok öyle bişey tabiki...parayı kaldırıyoruz kendi aramızda... başka şeyler olsun diye....
neyse...niye ise size yine doyum olmaz...o zaman bir sonraki özette görüşmek üzere...selam...selam..selam... ve sevgi....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder